24 Ağustos 2008 Pazar

Yeni Bir Başlangıç: Football Manager Live

Evet artık o da bir MMO (Devasa Çok Oyunculu Çevrim İçi) oyun. 1998 yılında tanıştım onunla. Madem ki herkes bu oyunu seçiyordu artık bende bu oyunu oynamalıydım. Başarısızlıklardan yılmadım ve sonunda küçük bir kulübü, sanırım Dagenham & Redbridge idi, İngiltere'nin Amatör Ligi'nden alıp Premier Lige kadar çıkartmış, ardından Galatasaray'a geçip aynı anda Türkiye Milli Takımı ile 2006 Dünya Kupasını kazanmıştım. Finalde İtalya'yı, Nihat'ın attığı tek golle geçmiştim. O gol sonrası tamamlanan maçın ardından sandelyemden fırlayıp değişik nidalarla oturma odasına doğru koştuğumu çok net hatırlıyorum (evet psikolojimde sorunlar olabilir :) ).

CM FM olduktan sonra da takibim sürdü. FM 2006 en çok keyif aldığım versiyondu. Fakat her geçen sene ile idman modülünün bir türlü istediğimi verememesi ve ekranların çözünürlüklerinin artmasına rağmen bana içlerindeki bilgilerin ve atmosferin azalmış gelmesi aramızı hafif soğuttu. Tabi maç anlatımının değerinin düşmesi ve iki boyutlu taktik ekranın oyundaki ağırlığının giderek artması ve anlamsız hatalarının bunda katkısı olmadı değil.

Tam 2009 daha iyi olacaktır dediğim esnada olan oldu ve bundan aylar önce SI Games yeni projesini duyurdu. FM Live. Dün fiyatlara baktım ve yıllık üyelik bayağı uygun gözüktü gözüme sadece 72£, aylık 15 milyon gibi bir rakama geliyorki bence son derece iyi. Tabi bu yolda harcanacak zamanımı düşünmek istemiyorum.

Aklımda kalan en müsbet özellik olarak idmanın kaldırılmasını gösterebilirim. Farklı oyun dünyaları (sunucularında) oynayacak oyuncular, başlangıç standart bir miktar paraya sahip olup, kendi takımlarını formadan, stata kadar kurabilecekler. Tabii kadrolarını da ayak uzunluklarına göre yapacaklar :).

Şu anda ön talepe kapalı olan FM Live 28 Ağustos'ta tekrar üye almaya başlayacak. Ben açıldığında network sırasında olacağım. Büyük bir olasılıkla da Shearer Dünyasında. Görüşmek ve maç yapmak üzere...

Dönüşüm, Franz Kafka

Bir solukta okunan, 20. yy.'ın en önemli yazarları arasında olan Kafka'nın Dönüşüm'ü bugün bitirdiğim ikinci kitap.

Gregor Samsa (Kafka'nın soyadı ile benzerliği dönemin bir eleştirmenininde dikkatini çekmiş) kendi halinde, ailesinin borçlarını ödemek için kumaş pazarlamacısıdır. Bütün gün trenlerde bir kasabadan diğerine kumaş götürüp satar ve evine geri döner. En büyük hobisi tahta işlemeler yapmaktır. Annesi, babası ve konservatuara göndermek istediği kız kardeşi ile yine de mutlu bir hayatı vardır.

Bundan sonrasını romanı okuyacak olanlara atlamasını tavsiye ediyorum. Hikaye aslında Gregor'un bir sabah yataktan çıkamaması ile başlar. Bu tüm ailenin şaşkınlıkla karşıladığı bir durumdur. Çünkü Gregor kimse uyanmadan kalkıp, ilk trenle kasabalar arasındaki yolculuğuna başlamaktadır. Oysa Gregor, bir hamam böceğine dönüşmüştür! Değil trene binmek, yeni haliyle yatağından bile kalkamamaktadır. Bu durum fazla sürmez ve Gregor'un müdürü evi ziyaret eder. Savurduğu ihtarlardann sonra Gregor'un kitli kapısının açılması ile karşılaştığı manzarayı kaçarak terk eder ve aile durumu öğrenir.

Ailenin yaşama biçimi, Gregor'un dönüşümü ile tamamen değişir ve tüm fertler çalışmaya başlar. Kız kardeş ilgisi değişmekle birlikte Gregor'un yanına girip, odasını temizlemekle sorumludur. Takip eden olaylar sonucunda Gregor giderek aile tarafından istenmeyen bir varlık olarak görülmeye başlanır. Bu arada her gün azalan ilgi ile aç kalmaktadır. Ve sonunda aniden ölür. Fakat aile bu durumdan son derece memnun olmuştur. Hemen yeni bir eve taşınma ve kızlarını evlendirme planları yaparlar.

Buradan itibaren romanı okuyacaklar, yazıyı okumaya devam edebilirler. Roman bireyin, kendisi için çizilen yol ile kendi gitmek istediği yol arasında ikincisi tercih etmesi sonucunda neler olabileceğinin bir örneğini veriyor. Zamanının ötesinde, evrensel bir eser Dönüşüm. Sorunlar yaşayan bir genç, çocukları olan ebeveynler ve benim gibi sadece okurseverler için farklı farklı tatlar bırakan, güzel bir hikaye. Bunu da şiddetle tavsiye ederim.

Dönüşüm, Franz Kafka, Can Yayınları

Felsefenin Başlangıç İlkeleri, George Politzer

En son okuduğum iki kitaptan ilki George Politzer'in İşçi Üniversitesi'nde vermiş olduğu derslerden derlenen "Felsefenin Başlangıç İlkeleri". Felsefe ile ilgilenmeye yeni başlayanlar ve tüm felsefe okurları için başvuru kitabı olabilecek bir kitap bu.

İdealizm ve Materyalizm arasındaki etkileşimi, iki felsefenin tarih boyuncaki gelişimini ve Marx ile Engels tarafından geliştirilen Diyalektik Materyalizmi bu eserden çok rahat bir şekilde öğrenebilirsiniz. Doğrusu her sayfada altını çizdiğim bir paragraf olduğunu söyleyebilirim.

Bu eserin ardından, benimsediğiniz ya da öğrenmek istediğiniz felsefe akımları hakkında diğer düşünürlerin (Hegel, Descartes, vb) eserlerine geçiş yapabilirsiniz.

Kitabı okuduktan sonra her iki taraftanda aldığım düşünceler olduğunu düşündüm. Fakat Marx benim gibi düşünenleri pek hoş karşılamıyor. Teoride İdealist, pratikte Materyalist olduğumu söyleyebilsemde, Marx benim gibilere "tam anlamıyla oluşamamış Materyalist'ler" diyor.

Kitaptan bir kaç önemli kavrama burada yer vermek istiyorum ve felsfenin tanımı ile başlamak istiyorum. Felsefe dünya ve evrenin ile ilgili genelleştirilmiş sorunların incelenmesi olarak tanımlanmakta. Bilim ise daha özel konuların incelenmesi olarak tanımlanıyor. Ardından İdealizm ki Allah'ın ya da kitaptaki deyimiyle ruhun maddeyi yarattığını temel alan ve daha değişik yorumlara da yer verebilen bir felsefe akımı ile 20. yy.'da gelişen bilim ile Diyalektik Materyalizm haline gelen materyalizm ise temel olarak maddenin ruhtan önce de var olduğunu ve ruhun sonradan oluştuğunu belirtiyor.

Materyalizm antik Yunan'dan itibaren Aristotales ile gelişiminide yer verilen kitapta her dönemde materyalizmin gelişmesi ve özellikle Metafizik Materyalizm'in oluşumuna yer verilmiş. Metafizik materyalizm ortaya çıktığı dönemin bilimsel kapasitesi nedeni ile aslında sınırlı bir materyalizm olarak tanımlanmakta.

Diyalektik materyalizmin ilk ilkesi metafizik materyalizmin tam zıttı ve aslında mantık açısından da doğru olan bir tanımdır. Diyalektik Değişme ilkesi hiçbir şeyin olduğu gibi olduğu yerde kalmadığını benimser. Metafizik materyalizm ise tam tersi olarak hareketsizliğin temel olduğunu söyler.

Diyalektik materyalizmin ikinci ilkesi olan Karşılıklı Etkiyi incelemek için öncelikle Süreç kavramını incelemeliyiz. Süreç, gelişme ve ilerleme olarak açılsa da örnek olarak elmanın gelişmesi ve hamlıktan olgunluğa geçmesinin kendi içinde var olan değişim gücü nedeniyle olduğu ve bu değişimin otodinamizim olarak adlandırıldığı belirtiliyor. Bunun tersi yani normal gelişmenin dışında gerçekleşen değişim ise mekanik olarak adlandırlmakta.

Üstteki tanımdan yola çıkılarak "her şey bir sürecin bitimi ve başka bir sürecin başlangıcıdır, her şey dönüşmekte, gelişmektedir sürekli olarak" yargısına varılmaktadır. Böylece "diyalektik için, olup bitmiş, nihai biçimini almış hiçbir şey yoktur" denmektedir. Bu düşünce yapısından da ortaya aslında dünyanın sürekli bir değişim alanı olduğu ortaya çıkmakta.

Tabii bu dönüşümün sürekli tekrarlandığı anlar "sonsuz döngü" olarak adlandırılırken, "spiral - tarihsel gelişmeler" ise "zamanın akışıyla birlikte meydana gelen, eskisinin bir tekrarı olmayan değişiklikler" olarak tanımlanmaktadır.

Üçüncü ilke ise Çelişki'dir. Bu ilkeye göre "bütün şeyler kendi karşıtlarına dönüşürler". Bu ilke ile ölümümde aslında metafizik materyalizmin sınıflandırmalarına uymadığı, aksine ölüm sonrasında hala vücutta yaşamın farklı bir şekilde devam ettiği örnek verilerek, "bütün şeyler, aynı zamanda hem kendileri hem kendilerinin karşıtıdırlar, çünkü her şey lendi karşıtını bağrında taşır" savına ulaşmaktadır.

İşte girişte bahsettiğim tez - antitez -sentez kavramı burada karşımıza çıkmaktadır. Tez onaylama, antitez inkar, sentez ise inkarın inkarıdır. Buna verilen en önemli örnek, feodalizmin köleliğin inkarı, kapitalizmin sosyalizmin inkarı ve nihayet sosyalizmin kapitalizmin inkarı olduğudur.

Böylece dünyada "bütün zahiri tesadüflere ve anlık geri dönüşlere rağmen ileriye doğru bir gelişme çıktığı" açıklanmaktadır.

Dördüncü ve son ilke ise Nicelikten Niteliğe Geçiş ya da Sıçramalı İlerleme ilkesidir. Nicel değişme suyun 1 ile 99 derece arasındaki değişimi, nitel değişme ise su 0 ya da 100 derecede aldığı değişime verilen adlar olarak tanımlanmaktadır. Bu ilkeye göre; "şeylerin evrimi sürekli olarak nicel değişme halinde devam edemez: değişime uprayan nesneler nitel bir değişmeye uğrar sonunda. Nicelik niteliğe dönüşür."

Her sayfasında dolu dolu, defalarca okumanın kesinlikle okuyucuya farklı düşünceler sunabileceği, son derece değerli bir eser. Hepinize tavsiye ederim.

Felsefenin Başlangıç İlkeleri, Georges Politzer, Sosyal Yayınlar, 191 sayfa.