HAZİRAN
Okuduklarım, Oynadıklarım, Duyduklarım, Gördüklerim, Düşündüklerim...
14 Ocak 2014 Salı
Hani Yakar Suyun Soğuğu Ellerini...
Hani yakar suyun soğuğu ellerini... Hani güneş daha yeni yeni sarar ufku sarı, mavi ve kırmızı kollarıyla... Hani bir nefeste çekersin sonbaharın ısıran havasını ciğerlerine... Hani bir damla yaş süzülür soğuktan kızarmış yanaklarına... Hani uyanırsın bir sabah korkulu rüyalardan durgun hayatına sıcak yatağında...
Yaşıyorsundur sevgili dostum. Yaşıyorsundur ve farkındasındır olanların. İster adını kader koymuş ol, ister de şans, biliyorsundur her an bir değişim beklemektedir seni bir sonraki adımında. İstediğin kadar yavaş yürü ya da hızlı, dilersen de koş; ne geciktirebileceğin, ne de hızlandırabileceğin bir süreçtir bu. A noktasından B noktasına giden bir araç gibi sınav sorularındaki; B noktasına sağ salim varma ihtimalinin olmamasına rağmen, o yola çıkar ve son noktaya ulaşmaya çalışırsın. Oysaki yolda başından geçenler, seni artık o ilk yola çıktığın insandan bir başkası yapacaktır.
Bilirsin, bu gördüklerinden çok ötedir sınav ve her saniyede yeni bir soru karşına çıkmaktadır... Bilirsin, bu sınava tabi olmak bile başlı başına bir iştir, sorulara verdiğin cevapların doğru verilmiş olup olmaması bir yana...
Herkes sınava tabiidir. İşte benim sınavımın en önemli ikinci sorusu geliyor yukarılardan bir yerlerden...
Oğlum...
Umarım bir gün bu yazdıklarıma bakıp sınavdan kaldığımı değil, nasıl da geçtiğimi anlatacak yüzlerce, binlerce güzel anımız olur hayatımızda, seninle, annenle ve sevdiklerimizle dolu... Bizleri verdiğimiz cevaplarla gülmekten gözlerimizi yaşartacak kadar çok anımız olur umarım...
Ve bir gün benim arkamdan konuştuğunda oğlum, benim babam sınavını geçmişti dersin umarım...
Şimdiden sana ve annene tüm sevgilerimle...
13 Haziran 2013 Perşembe
Daft Punk - Random Access Memories
Selam Scotty,
Ne zamandır seninle konuşmuyoruz. Bu arada çok güzel bir albüm daha çıktı dünyamızda...
Daft Punk - RAM... İçinde anakart diye şarkı var be Scotty. Daha ne diyeyim... Elektrodur deyip geçme Scotty. Adamlar bu sefer kendilerini aşmışlar.
Herkes tarafından ilk duyuşta beğenilen Get Lucky ya da Instant Crush isimli parçalarını bir yana koy, bir sefer de olsun Beyond şarkısını dinle Scotty...
Uzaklarda çoktan unutulmuş sözlerin diyarını, düşlerinin doğduğu yerleri anlatıyor insana bu parça Scotty. Çıktığından beri dinliyorum iki Fransız robot amcamı :)
Şiddetle tavsiye ederim...
Nebula eşrafına selam edersin benden Scotty...
Ne zamandır seninle konuşmuyoruz. Bu arada çok güzel bir albüm daha çıktı dünyamızda...
Daft Punk - RAM... İçinde anakart diye şarkı var be Scotty. Daha ne diyeyim... Elektrodur deyip geçme Scotty. Adamlar bu sefer kendilerini aşmışlar.
Herkes tarafından ilk duyuşta beğenilen Get Lucky ya da Instant Crush isimli parçalarını bir yana koy, bir sefer de olsun Beyond şarkısını dinle Scotty...
Uzaklarda çoktan unutulmuş sözlerin diyarını, düşlerinin doğduğu yerleri anlatıyor insana bu parça Scotty. Çıktığından beri dinliyorum iki Fransız robot amcamı :)
Şiddetle tavsiye ederim...
Nebula eşrafına selam edersin benden Scotty...
Etiketler:
Beyond,
Daft Punk,
Electro Music,
Get Luck,
Instant Crush,
RAM,
Random Access Memories
24 Eylül 2012 Pazartesi
Galaksiler Arası Yolculuk Cızırtıları...
Merhaba Scotty,
Ne zamandan beri ayrı düşmüştük senden. Son günlerde kulaklarımızı çınlatan yeni ezgileri bir paylaşayım dedim seninle. Galaksiler arası yolculuklarında dinler, yer çekimsiz ortamda şekilsiz danslar edebilirsin...
Yeni çıkan ve her gün sabah aç, öğlen ve akşam tok karnına üçer doz kullandığım albümler sırasıyla;
Kolay kolay rastgelemeyeceğiniz bir başka güzel çalışma ise Imagine Dragons'un Night Visions albümü. Bleeding out parçasını bir dinle anlayacaksın beni Scotty.
Bir sonraki görüşmemde Tristram'ın yanmaktan kül olurken, meşalelerin ışığında aslen serinin birinci oyun olması gereken Torchlight II'nin Diablo'yu nasıl alt ettiğini anlatacağım Scotty.
Magellan Bulutundaki akrabalarımızın hepsine benden birer tavşan kanı çay ısmarlarsın Scotty...
Galaksiler arası selamlarımla...
Ne zamandan beri ayrı düşmüştük senden. Son günlerde kulaklarımızı çınlatan yeni ezgileri bir paylaşayım dedim seninle. Galaksiler arası yolculuklarında dinler, yer çekimsiz ortamda şekilsiz danslar edebilirsin...
Yeni çıkan ve her gün sabah aç, öğlen ve akşam tok karnına üçer doz kullandığım albümler sırasıyla;
- Mumford & Sons - Babel
- The XX - Coexist
- Imagine Dragons - Night Visions
- Katatonia - Dead End Kings
Kolay kolay rastgelemeyeceğiniz bir başka güzel çalışma ise Imagine Dragons'un Night Visions albümü. Bleeding out parçasını bir dinle anlayacaksın beni Scotty.
Bir sonraki görüşmemde Tristram'ın yanmaktan kül olurken, meşalelerin ışığında aslen serinin birinci oyun olması gereken Torchlight II'nin Diablo'yu nasıl alt ettiğini anlatacağım Scotty.
Magellan Bulutundaki akrabalarımızın hepsine benden birer tavşan kanı çay ısmarlarsın Scotty...
Galaksiler arası selamlarımla...
Etiketler:
Babel,
Coexist,
Dead End Kings,
Imagine Dragons,
Katatonia,
Mumford And Sons,
Night Visions,
The XX
19 Haziran 2012 Salı
Surface Geri Dönüyor!
Ama bu sefer tablet formunda. Bill Gates önümüzdeki beş yıl içerisinde tabletlerin masa üstü bilgisayarların yerini alacağını tahmin ettikten sonra başlattığı tablet projesinin ilk ürünü dün New York da görücüye çıktı.
Windows 8 işletim sistemi ile gelecek olan Surface Tablet'in 64 GB ve 128 GB'lık iki farklı türü raflarda yerini alacak. Bakalım, Surface ilk çıkışından beş yıl sonra, bu sefer tablet olarak amacına ulaşabilecek mi?
Windows 8 işletim sistemi ile gelecek olan Surface Tablet'in 64 GB ve 128 GB'lık iki farklı türü raflarda yerini alacak. Bakalım, Surface ilk çıkışından beş yıl sonra, bu sefer tablet olarak amacına ulaşabilecek mi?
4 Mayıs 2012 Cuma
Anathema - Weather Systems
Selam Scotty,
Anathema geri döndü... Weather System'in ilk parçaları olan Untouchable Part I ve II'yi dinledim henüz. Albüm çıkalı minimum iki ay olmuştur ama son fecaatlerinden sonra elimi atmaya korkuyordum. İlk iki şarkıya bakarak akıcı akustik gitar tınılarına ve güzel sözleri ile temiz vokalli Hindsight günlerine dönmüş olduklarını söyleyebilirim. Galaksiler arası yolculuklarında, yıldızlara bakarak rahatça dinleyebilirsin Scotty...
Anathema geri döndü... Weather System'in ilk parçaları olan Untouchable Part I ve II'yi dinledim henüz. Albüm çıkalı minimum iki ay olmuştur ama son fecaatlerinden sonra elimi atmaya korkuyordum. İlk iki şarkıya bakarak akıcı akustik gitar tınılarına ve güzel sözleri ile temiz vokalli Hindsight günlerine dönmüş olduklarını söyleyebilirim. Galaksiler arası yolculuklarında, yıldızlara bakarak rahatça dinleyebilirsin Scotty...
25 Nisan 2012 Çarşamba
Sabit Telefonun Geleceği...
Sabit Telefon... Mobil telefonlarla tanışana kadar pek çok evin gözdesi olmuş olan PSTN (Public Switched Telephone Network) günümüzde mobile karşı durmaya çalışıyor. Yer yer başarıyorda. Ülkemizde bunun bariz bir örneği. Aşağıdaki grafikte görebileceğiniz şekilde Türkiye 100 kişiye düşen sabit telefon hattı oranlarında gelişmiş ile gelişmekte olan ülkelerin tam ortasında ve Dünya ortalamasının da üstünde yer almakta (Gra-I). Peki bu istatistiklere bakarak PSTN altyapılı Ev Telefonu'nun Türkiye'de önünde çok uzun yılları olduğunu söyleyebilir miyiz? Gelin bunu Türkiye pazarını inceleyerek yapalım.
İncelemede kullanacağım kriterler aşağıdaki gibi:
ARPU: Average Revenue per User = Müşteri Başına Ortalama Ciro
User: Müşteri Adetleri
AMMoU: Average Monthly Minutes of Usage = Dakika Bazında Aylık Ortalama Kullanım
Bu yazıda göreceğiniz grafiklerin verileri Türk Telekom, Turkcell, TTNET, AVEA ve Vodafone şirketlerinin dönemsel raporlarından oluşturdum. Her şirketin verileri ile ilgili detaylı bilgiler için aşağıda yararlandığım tüm kaynakları paylaştım. Göz atabilirsiniz...
İnceleyeceğimiz tablolardan ilki yukarıdaki şirketlerin 2008 - 2011 yılları arasındaki ARPU değerlerine ilişkin (Gra-II). Bu değerlerde sadece ses operasyonuna ait olduğunu belirtmeliyim öncelikle. Tablodan görülebileceği gibi son dört senelik zaman dilimi incelendiğinde hem GSM hem PSTN sektörlerinin ARPU'ları giderek azalma eğiliminde. TTNET tarafında özellikle dikkat edilen bir nokta ise 2011 ARPU değerinin son üç yılda ilk defa düşüşe geçmiş olması.
Bunun devamında inceleyeceğimiz tablolardan bir diğeri ise abone adetleri (Gra-III). PSTN için bakıldığında Türk Telekom'un abonelerinde yaklaşık 1,5M adet düşüş görülüyor. GSM şirketleri de kendi aralarında geçişmelerin olmasına rağmen abone adetlerinde 2008 yılı baz alındığında (AVEA hariç) düşüş görülmekte.
Dördüncü olaraksa abone başına aylık ortalama dakika kullanım yoğunluğu yer alıyor (Gra-IV). Tahmin edilebileceği gibi Mobil Pazarda verilerini bulabildiğim AVEA ve Turkcell için ortalama kullanım süreleri hızla artarken sabit telefon tarafında ise kademeli bir gerileme görülüyor.
Operasyonel performans verileri bu haldeyken bir de bunların direkt olarak gelire yansımasını araştırdığımızda BTK'nın 2011 son çeyrek raporunda Sabit Telefon Hizmetleri pazarının %91 oranındaki payıyla lideri Türk Telekom gelir anlamında da pazarın cirosunun %80'inden fazlasını elde etmekte.
Kısacası ARPU'lar düşse de gerek hizmet kalitesi gerekse müşteri odaklı kampanyalarıyla Avrupa ve Amerika'da çoktan geride kalmış olan PSTN'i Türk Telekom ayakta tutmayı başarabiliyor.
Fakat istatistiki veriler bu alanda rekabet ve teknolojinin giderek kızışarak PSTN'in üzerine yüklendiğini göstermekte.
Ülkemizde uzun yıllar önce VOIP ile tanışmış olmamıza
rağmen pek başarılı bir ürün döngüsü geçiremeyen bu teknoloji belki de
PSTN ile oluşan ev telefonu olgusunu genişleterek büyütebilir bir
avantaja sahip. AT&T'nin 2009 yılında verdiği PSTN şebekesinin VOIP'e dönüştürülmesi teklifi ile projeleşen yatırım sayesinde artık bireysel müşterilere Ev Telefonu adı altında VOIP üzerinden ses, data ve dijital tv yayını ürünlerini bundle olarak sunabilmekte. Pazarda da son derece iyi bir penetrasyon oranı yakalanmış durumda.
Aşağıdaki grafikten (Gra-V) görülebileceği gibi Fiber internet alanında yapılan atılımların artarak devam edeceği ve alandaki en önemli oyuncunun gelişmiş şebeke ağı ile Türk Telekom olduğu göz önünde bulundurulacak olursa bu tip bir atılımla GSM sektörünün üzerinde iyi bir rekabet avantajı yakalayabilir. Yazımın asıl amacı da işte bu noktaydı aslında. VOIP'in Türk Telekom tarafından verilmesi sayesinde çok kısa sürede tüm Türkiye'de yeni ve premium müşterilere sahip bir pazar açılabilir. Şu an için bu pazarı açabilecek ve müşterileri tatmin edebilecek en önemli oyuncu da Türk Telekom. Hele hele TTNET tarafından arttırılan WiFi noktalarında kişilerin günümüzde gittikçe cep telefonu seviyesinde becerileri olan IPTelefonları ile birleştirilirse karşılaşacağımız yeni ev telefonunun günümüzdeki müşteri kitlesinin yanı sıra genç nüfus arasında da kullanımının hızla artacağı bir gerçek. Böylece hem ARPU hem de AMMoU kriterlerinde Telekom alanında en yüksek değerlere sahip olacak bir ürün yaratılabilir.
Önümüzdeki günlerde bu alanda gerçekleşecek güzel haberleri görmek dileğiyle...
Kaynaklar
Gra-I |
İncelemede kullanacağım kriterler aşağıdaki gibi:
ARPU: Average Revenue per User = Müşteri Başına Ortalama Ciro
User: Müşteri Adetleri
AMMoU: Average Monthly Minutes of Usage = Dakika Bazında Aylık Ortalama Kullanım
Bu yazıda göreceğiniz grafiklerin verileri Türk Telekom, Turkcell, TTNET, AVEA ve Vodafone şirketlerinin dönemsel raporlarından oluşturdum. Her şirketin verileri ile ilgili detaylı bilgiler için aşağıda yararlandığım tüm kaynakları paylaştım. Göz atabilirsiniz...
Gra-II |
Bunun devamında inceleyeceğimiz tablolardan bir diğeri ise abone adetleri (Gra-III). PSTN için bakıldığında Türk Telekom'un abonelerinde yaklaşık 1,5M adet düşüş görülüyor. GSM şirketleri de kendi aralarında geçişmelerin olmasına rağmen abone adetlerinde 2008 yılı baz alındığında (AVEA hariç) düşüş görülmekte.
Gra-III |
Dördüncü olaraksa abone başına aylık ortalama dakika kullanım yoğunluğu yer alıyor (Gra-IV). Tahmin edilebileceği gibi Mobil Pazarda verilerini bulabildiğim AVEA ve Turkcell için ortalama kullanım süreleri hızla artarken sabit telefon tarafında ise kademeli bir gerileme görülüyor.
Operasyonel performans verileri bu haldeyken bir de bunların direkt olarak gelire yansımasını araştırdığımızda BTK'nın 2011 son çeyrek raporunda Sabit Telefon Hizmetleri pazarının %91 oranındaki payıyla lideri Türk Telekom gelir anlamında da pazarın cirosunun %80'inden fazlasını elde etmekte.
Kısacası ARPU'lar düşse de gerek hizmet kalitesi gerekse müşteri odaklı kampanyalarıyla Avrupa ve Amerika'da çoktan geride kalmış olan PSTN'i Türk Telekom ayakta tutmayı başarabiliyor.
Fakat istatistiki veriler bu alanda rekabet ve teknolojinin giderek kızışarak PSTN'in üzerine yüklendiğini göstermekte.
Gra-IV |
Aşağıdaki grafikten (Gra-V) görülebileceği gibi Fiber internet alanında yapılan atılımların artarak devam edeceği ve alandaki en önemli oyuncunun gelişmiş şebeke ağı ile Türk Telekom olduğu göz önünde bulundurulacak olursa bu tip bir atılımla GSM sektörünün üzerinde iyi bir rekabet avantajı yakalayabilir. Yazımın asıl amacı da işte bu noktaydı aslında. VOIP'in Türk Telekom tarafından verilmesi sayesinde çok kısa sürede tüm Türkiye'de yeni ve premium müşterilere sahip bir pazar açılabilir. Şu an için bu pazarı açabilecek ve müşterileri tatmin edebilecek en önemli oyuncu da Türk Telekom. Hele hele TTNET tarafından arttırılan WiFi noktalarında kişilerin günümüzde gittikçe cep telefonu seviyesinde becerileri olan IPTelefonları ile birleştirilirse karşılaşacağımız yeni ev telefonunun günümüzdeki müşteri kitlesinin yanı sıra genç nüfus arasında da kullanımının hızla artacağı bir gerçek. Böylece hem ARPU hem de AMMoU kriterlerinde Telekom alanında en yüksek değerlere sahip olacak bir ürün yaratılabilir.
Gra-V |
Önümüzdeki günlerde bu alanda gerçekleşecek güzel haberleri görmek dileğiyle...
Kaynaklar
Turkcell: 1
Vodafone: 1
Etiketler:
AVEA,
Fibernet,
PSTN,
Sabit Telefon,
TTNET,
Türk Telekom,
Vodafone,
VOIP
23 Nisan 2012 Pazartesi
Kar da Yavaş Yavaş Yağıyordu İstanbul'un Üzerine...
Bir başka İstanbul sabahına daha açtı gözlerini. Hava soğuk muydu her zamankinden ya da üzeri mi açılmıştı uyurken? Çözmeye çalışıyordu... Yatağın üstünde doğrulurken bacaklarını yere değecek şekilde aşağı sarkıtı verdi bir anda. Günümüz öğretmenlerinde pek rastlanmayacak, adeta işçi elleri gibi görünen iri elleri ile dizlerini ovuşturmaya başladı. "Kahvaltı vakti" diye mırıldandı yavaştan. İki adımda yatak odasını geçip emektar çaydanlığına kavuştu. Hala bıraktığı yerdeydi. Keyifle çaydanlığa çeşme suyunu doldurup, ocağın üstüne yerleştirdi. İki kaşık Rize çayını da demliğe attıktan sonra salona doğru geçti...
Masanın kenarına gelip perdeyi araladığında düştüğü ikilemden anında sıyrıldı: hava soğuktu! Belliki geceden beri sökün eden kar, İstanbul'un üzerine çöküvermişti. Mavi gözlerini kırpıştırarak sokağı inceledi. Karşıdaki binaların bahçelerindeki bodur çam ağaçları, üzerlerindeki karın ağırlığı ile başlarını yere değdiriyorlardı. Kara alıştıktan sonra ilk dikkatini çeken dışarılarda kimseciklerin olmayışıydı. Daldı...
Mavi beresi, beyaz atkısı ile koşuşan bir çocuk. Onu kovalayan bir adam. Eski zamanlardan... Çok eski zamanlardan...
Kar yağan pencerenin önüne geri geldiğinde, kaynayan su buharının kokusunu hissetti. Hızla kalkıp dünkü gazetenin bir parçasını kopardı. İki üç harekette baş parmağı büyüklüğünde bir huni yapıp, mutfağa geçti. Kaynayan su, mutfak camını buharla kaplamıştı. Isınan camın kenarına iki kumru tünemişti. İkisi de içeridekinden habersiz birbirleriyle sohbetteydiler... Demlik sıcak suyla dolarken su buharının kokusu yerini taptaze çay kokusuna bıraktı. Derin derin nefes alırken, bir yandan da buz dolabında yumurta olup olmadığını merak etti. Ne de olsa dışarı çıkıp yumurta almak onun için adeta İkinci Cihan Harbi'nin en sıkı cephesinde savaşmak kadar zordu. Merakla araladığı emektar dolabın kapısındaki rafta iki beyaz yumurtayı görünce, şeker verilmiş çocuk gibi gülümsedi. Yumurtaları haşlamak için ufak tenceresini de suyla doldurup, yumurtaları içine atarak ocağın üzerine yerleştirdi. Tam üç dakikası vardı şimdi. Üç dakikaya kadar yumurtalar tam istediği kıvama gelecekti. Çayda, ilk yumurtayı bitirene kadar demini alırdı. Tecrübeyle sabitti bunlar. Çoğunun dikkat etmediği bu anlar, onun için rutinden çok, hayatın ta kendisiydi.
Hemen yatak odasına doğru yürüdü. Hızla baş ucundaki kitabını aldı. Yaşar Kemal'in Bir Ada Hikayesi. Damağında tadı kalmış anları, tekrar yaşayamamaktansa en azından kitaplarda okuyarak aklında canlandırmak onu mutlu ediyordu. Adımlarını sıklaştırarak mutfağa geri döndü. Hazmı ona rahat gelen bayat ekmekleri poşetiyle birlikte bileğine geçirip, diğer eline de dolaptan beyaz peynirini alarak salona doğru yollandı. Elindekilere masaya bıraktı ve geçen üç dakikanın içerisinde tam istediği şekilde piştiğinden emin olduğu yumurtalarını da mutfağa giderek aldı.
Artık kahvaltısına başlayabilirdi. Tereyağlı ekmeğinden ilk yudumunu aldığında gölgeler üşüştü üzerine. Kendisi kahvaltı masasında olsa da ruhu çok eskilere gitmişti.
O kahvaltı masasından geçmişin tozlu yıllarına doğru hatıralarında bir seyahata çıkmışken, bundan habersiz milyonların, farkında olmadan tükettikleri hayatları akmaya devam ediyor, kar da yavaş yavaş yağıyordu İstanbul'un üzerine...
First Aid Kit
Selam Scotty,
Geçen gün büyük kara kutuda izlerken Emmylou isimli parçalarını icra ederken yan taraftaki iki kardeşimizi gördüm... First Aid Kit isimli gruplarıyla, İsveçli kız kardeşler; son derece güzel bir müzik, eşine günümüzde özellikle kardeşlerimizin yaşlarını göz önünde bulundurursak kolay kolay rastlanmayacak sözlerle son derece başarılı bir şarkı yapmışlar. "Lion's Roar" yani Aslanın Kükremesi :P son derece dinlendirici ve güzel bir albüm olmuş. Adeta bir yandan güldürürken bir yandan düşündürebiliyor insanı :) Dinle Scotty tavsiye ederim...
Geçen gün büyük kara kutuda izlerken Emmylou isimli parçalarını icra ederken yan taraftaki iki kardeşimizi gördüm... First Aid Kit isimli gruplarıyla, İsveçli kız kardeşler; son derece güzel bir müzik, eşine günümüzde özellikle kardeşlerimizin yaşlarını göz önünde bulundurursak kolay kolay rastlanmayacak sözlerle son derece başarılı bir şarkı yapmışlar. "Lion's Roar" yani Aslanın Kükremesi :P son derece dinlendirici ve güzel bir albüm olmuş. Adeta bir yandan güldürürken bir yandan düşündürebiliyor insanı :) Dinle Scotty tavsiye ederim...
23 Mart 2012 Cuma
6. Marketing Power Konferansı Hakkında
Selam Scotty,
Konferans bitti gitti. Nasıldı dersen, cevabım artık Türkiye'de üst yönetim seviyesinde bile sosyal medyanın gücü anlaşılmış. Şirketler mutlaka bu kanallarda bulunan müşterilerine en azından şikayetleri konusunda destek olabilmek için adımlar atmaktalar, atmışlar ve en iyi ihtimalle bir kaç hizmetlerini bu kanallardan da kullanılabilir hale getirmekteler.
İşin iyi yanı bu maddelerle kısıtlı yalnız Scotty. Akşam oturumunda YTÜ İİBF öğretim üyesi olan İbrahim hocanın söylediği ve bütün gün içimi yiyip duran konu bence en can alıcı noktaydı. Ne yazık ki İbrahim hoca ve diğer profesörlerimizin konuşmasında farklı şirketlerden gelen üst yöneticilerin çoğunluğu konferansı terk etmişti. İbrahim hoca diğer arkadaşları konularını özetledikten sonra sıra kendisine geldiğinde, tüm gelişmelerin iyi yönde gibi görünse de dijital pazarlama alanında sadece Türk yapımı fikri mülkiyetlerin/hizmet sağlayıcıların çok kısıtlı ve yetersiz olduğunu söyledi. Hızla verdiği örnekte konu hakkında ortalama düzeyde bilgisi olan müşterilerin bile akıllarında kalabilecek tek başarılı örneğin YemekSepeti olduğunu ekledi.
Scotty işte İbrahim hocanın değindiği bu nokta bütün gün sürekli dillendirilen FaceBook, Twitter, LinkedIn, YouTube, video streaming vs vs bir dolu kelimenin bizim tarafımızda iş planları için hala uzak olduğu ve yabancı katılımcılardan Patrick'in de belirttiği bu kanalların aslen çok ucuz maliyetlerle markalar tarafından ek bir iletişim kanalı olarak kullanılması konusunda bile yetersiz kaldığımızı rahatça ortaya koydu.
Yurt dışında çoktan kat edilen adımları biz daha yeni atmaya başlamışken ve artık yurt dışında Bulut Bilişim penetrasyon anlamında logaritmik yükselişe çok yaklaşmışken hala sektörün kıyaslanamayacak kadar gerisinde olduğumuz açık. Ne yapmak lazım dersen Scotty en kolay yapılabilecek şey,
1. Organizasyonların iş planlarına bu alanlarda yapılabilecek iş modellerini de dahil etmeleri
2. Online kanallarda müşterilerin organizasyon ile iletişime geçmesini ve iletişimin sürekli olabilmesi için forum, blog gibi olanakların sağlanması
3. Ürün/hizmet tasarımlarında müşterilerin sadece yazarak değil yarı amatör online uygulamalar ile katılımlarının interaktif bir şekilde toplanabilmesini
4. Müşterilerin bu katkıları sonucu farklı şekillerde ödüllendirilmesi ve bu döngünün çıktısının sadece belirli bir ürün/hizmet değil, yep yeni online fikri mülkiyetleri ortaya çıkarmak için kullanılması düşünülebilir.
Online kanalda nice Türk markasının uluslar arası rekabette yer alması dileğiyle, kendine iyi bak Scotty...
Konferans bitti gitti. Nasıldı dersen, cevabım artık Türkiye'de üst yönetim seviyesinde bile sosyal medyanın gücü anlaşılmış. Şirketler mutlaka bu kanallarda bulunan müşterilerine en azından şikayetleri konusunda destek olabilmek için adımlar atmaktalar, atmışlar ve en iyi ihtimalle bir kaç hizmetlerini bu kanallardan da kullanılabilir hale getirmekteler.
İşin iyi yanı bu maddelerle kısıtlı yalnız Scotty. Akşam oturumunda YTÜ İİBF öğretim üyesi olan İbrahim hocanın söylediği ve bütün gün içimi yiyip duran konu bence en can alıcı noktaydı. Ne yazık ki İbrahim hoca ve diğer profesörlerimizin konuşmasında farklı şirketlerden gelen üst yöneticilerin çoğunluğu konferansı terk etmişti. İbrahim hoca diğer arkadaşları konularını özetledikten sonra sıra kendisine geldiğinde, tüm gelişmelerin iyi yönde gibi görünse de dijital pazarlama alanında sadece Türk yapımı fikri mülkiyetlerin/hizmet sağlayıcıların çok kısıtlı ve yetersiz olduğunu söyledi. Hızla verdiği örnekte konu hakkında ortalama düzeyde bilgisi olan müşterilerin bile akıllarında kalabilecek tek başarılı örneğin YemekSepeti olduğunu ekledi.
Scotty işte İbrahim hocanın değindiği bu nokta bütün gün sürekli dillendirilen FaceBook, Twitter, LinkedIn, YouTube, video streaming vs vs bir dolu kelimenin bizim tarafımızda iş planları için hala uzak olduğu ve yabancı katılımcılardan Patrick'in de belirttiği bu kanalların aslen çok ucuz maliyetlerle markalar tarafından ek bir iletişim kanalı olarak kullanılması konusunda bile yetersiz kaldığımızı rahatça ortaya koydu.
Yurt dışında çoktan kat edilen adımları biz daha yeni atmaya başlamışken ve artık yurt dışında Bulut Bilişim penetrasyon anlamında logaritmik yükselişe çok yaklaşmışken hala sektörün kıyaslanamayacak kadar gerisinde olduğumuz açık. Ne yapmak lazım dersen Scotty en kolay yapılabilecek şey,
1. Organizasyonların iş planlarına bu alanlarda yapılabilecek iş modellerini de dahil etmeleri
2. Online kanallarda müşterilerin organizasyon ile iletişime geçmesini ve iletişimin sürekli olabilmesi için forum, blog gibi olanakların sağlanması
3. Ürün/hizmet tasarımlarında müşterilerin sadece yazarak değil yarı amatör online uygulamalar ile katılımlarının interaktif bir şekilde toplanabilmesini
4. Müşterilerin bu katkıları sonucu farklı şekillerde ödüllendirilmesi ve bu döngünün çıktısının sadece belirli bir ürün/hizmet değil, yep yeni online fikri mülkiyetleri ortaya çıkarmak için kullanılması düşünülebilir.
Online kanalda nice Türk markasının uluslar arası rekabette yer alması dileğiyle, kendine iyi bak Scotty...
6. Marketing Power Konferansı - VI. Oturum: Pazarlama Manifestosu/Pazarlama Baştan Yazılıyor
VI. oturuma kadar Pazarlama alanındaki yöneticileri dinledik. Bu oturum ise Pazarlama alanında önde gelen akademisyenlere ayrılmış. Oturumun başkanlığını İstanbul Üniversitesi Pazarlama Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kemal Kurtuluş yaparken katılımcılar; Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor İbrahim Kırcova, Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yavuz Odabaşı ve uzun yıllar Koç Üniversitesinde Pazarlama alanında eğitim verip şimdi Hüsnü Özyeğin Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini yürüten Prof. Dr. Esra Gençtürk'tü.
Başlık bu kadar cesur olduğu için Kemal bey konunun ana çerçevesini çizmek için bir giriş konuşması yaptı ve sözü Prof. Dr. Odabaşı'na bıraktı. Yavuz bey bu konferans için hazırlamış olduğu; günümüz Pazarlama uygulamalarında tespit ettiği ve dikkat edilmesi gereken on noktayı ve detaylarını aşağıdaki şekilde belirtti.
1. Dijital devrim ve deneyim pazarlaması çağı başladı
Artık pazarlama alanında son derece hızlı bir gelişim bulunuyor
Pazarlama uzmanları proaktif olarak harekete geçmeli
2. Ticari ve sosyal pazarlama yakınlaşması ilk kez gerçekleşti
Kar ve satış mantığının yanına sosyal pazarlama etkenlerinin de eklenmesi gerekiyor
Tüketiciler bir ürün seçerken kimin ürettiğini, nasıl ürettiğini, sadece kendilerine değil çevrelerine de nasıl fayda/zarar getirdiğini düşünüyor
3. Sürdürülebilir Pazarlama ve yaşam biçimleri odaklı çalışmaların tüketiciler tarafından desteklenmeye başladı
Çevreye duyarlı + sosyal sorumlu + savurganlığa meydan vermeyen tüketicilere yönelik pazarlama çalışmaları gerekiyor
4. Tüketiciler artık akıl ve duygu birlikteliğine sahip
Tüketiciler en iyi ürünü en iyi fiyata hem de herhangi bir ofis/şube ile irtibata geçmeden almak için efor sarfediyor, bunu sağlayan online hizmet sağlayıcıları da kullanıyorlar
Tüketiciler teknik özellikleri tam olarak lanse edilmeyen ürünleri kullanarak boşa zaman harcamak istemiyorlar
Tüketiciler ürün, tüketim ve benlik kriterlerini inceliyor
5. Tüketiciler tarafından her alanda doğallık ve hakikilik istenmekte
Tületiciler yapmacık yerine samimi ve içten iletişim çalışmalarını istemekte
6. Yaratıcılık ve innovasyon vaz geçilmez hale geldi
Tüketiciler sadece dikkat çeken ürün iletişimi değil hayata değer katan ürünler istiyor
7. Tüketicilerle karşılıklı öğrenme ve işbirliği yollarının yaratılması artık başarı için şart oldu
Açık üretim ve producer + consumer = producer evrimi ancak bu şekilde oluyor
8. Tüketici odaklılık 80'lerden beri gündemde olmasına rağmen sosyal medya ile giderek büyüyen ve içi doldurulmaya başlanan önemli bir etken oldu
Seçim olasılıklarının ve karar alma yardımcılarının arttığı bu pazara artık tüketiciler yön verebiliyor
9. Mutluluk ve tatmin sağlama şartının ağırlığı yükseliyor
Pazarlamanın savaş ve buhran zamanlarında bile korkuları gideren, tüketicileri rahatlatan bir fonkisyon, bu gibi durumlardan müşterileri doğru ürünlere yönlendiren bir ses olarak her iki tarafıda kurtaran bir araç olduğu unutulmamalı
10. Pazarlamada her alana yayılan bir devrim (E Devrimi) bulunuyor
E segmenti rakamsal olarak da gelişiyor
Yavuz hocadan sonra İbrahim hoca tüm gün içinde benim gözlemlediğim fakat kimsenin dillendirmediği en önemli noktaya parmak bastı ki bu da dijital dünya da uluslar arası markamızın bulunmaması. İbrahim hoca bu alanda YemekSepeti.com gibi bir kaç başarılı örnek olduğu bunun dışında sahipliği bize ait olan örnek bulunmadığını belirtti. Bu alanda katma değerli hizmetler sunan servisler oluşturmamız gerektiğini belirtti.
İbrahim hoca aynı zamanda sosyal medya içerisinde bulunan ve şirketler tarafından son dönemde çok üzerinde durulan müşteri kitlesinin gelir ve internet kullanımı bakımından kısıtlı bir kitle olduğu, bunun yerine hala bu kanalları kullanmayan müşteri kitlerinin boşlanmaması gerektiğini belirtti. Özet olarak İbrahim hoca Türk yönetim sisteminde sadece pazarlama için değil tüm fonksiyonlar için iş planına dayanan aksiyonların bulunması ve uygulanması gerektiğini belirtti. İbrahim hoca son olarak konuşmasında dijital medyanın ürün geliştirme süreçlerinde kullanılması çok faydalı olabilecek bir kanal olduğunu belirtti.
Esra Hoca ise 80'lerden itibaren dillendirilen Müşteri Odaklılık teriminin artık Müşteri Çağı olarak değiştiğini, şirketler her ne kadar müşterilerini süreçlerine katmasa da bu süreçlere dahil olmak isteyen müşterilerin blog yazmak gibi farklı kanallarla dahil olabileceğini belirtti.
Böylece günü kapatmış oluyoruz. Organizasyon hakkında yetiştirebilirsem yarında bir genel inceleme yapıyor olacağım.
Görüşürüz Scotty...
Başlık bu kadar cesur olduğu için Kemal bey konunun ana çerçevesini çizmek için bir giriş konuşması yaptı ve sözü Prof. Dr. Odabaşı'na bıraktı. Yavuz bey bu konferans için hazırlamış olduğu; günümüz Pazarlama uygulamalarında tespit ettiği ve dikkat edilmesi gereken on noktayı ve detaylarını aşağıdaki şekilde belirtti.
1. Dijital devrim ve deneyim pazarlaması çağı başladı
Artık pazarlama alanında son derece hızlı bir gelişim bulunuyor
Pazarlama uzmanları proaktif olarak harekete geçmeli
2. Ticari ve sosyal pazarlama yakınlaşması ilk kez gerçekleşti
Kar ve satış mantığının yanına sosyal pazarlama etkenlerinin de eklenmesi gerekiyor
Tüketiciler bir ürün seçerken kimin ürettiğini, nasıl ürettiğini, sadece kendilerine değil çevrelerine de nasıl fayda/zarar getirdiğini düşünüyor
3. Sürdürülebilir Pazarlama ve yaşam biçimleri odaklı çalışmaların tüketiciler tarafından desteklenmeye başladı
Çevreye duyarlı + sosyal sorumlu + savurganlığa meydan vermeyen tüketicilere yönelik pazarlama çalışmaları gerekiyor
4. Tüketiciler artık akıl ve duygu birlikteliğine sahip
Tüketiciler en iyi ürünü en iyi fiyata hem de herhangi bir ofis/şube ile irtibata geçmeden almak için efor sarfediyor, bunu sağlayan online hizmet sağlayıcıları da kullanıyorlar
Tüketiciler teknik özellikleri tam olarak lanse edilmeyen ürünleri kullanarak boşa zaman harcamak istemiyorlar
Tüketiciler ürün, tüketim ve benlik kriterlerini inceliyor
5. Tüketiciler tarafından her alanda doğallık ve hakikilik istenmekte
Tületiciler yapmacık yerine samimi ve içten iletişim çalışmalarını istemekte
6. Yaratıcılık ve innovasyon vaz geçilmez hale geldi
Tüketiciler sadece dikkat çeken ürün iletişimi değil hayata değer katan ürünler istiyor
7. Tüketicilerle karşılıklı öğrenme ve işbirliği yollarının yaratılması artık başarı için şart oldu
Açık üretim ve producer + consumer = producer evrimi ancak bu şekilde oluyor
8. Tüketici odaklılık 80'lerden beri gündemde olmasına rağmen sosyal medya ile giderek büyüyen ve içi doldurulmaya başlanan önemli bir etken oldu
Seçim olasılıklarının ve karar alma yardımcılarının arttığı bu pazara artık tüketiciler yön verebiliyor
9. Mutluluk ve tatmin sağlama şartının ağırlığı yükseliyor
Pazarlamanın savaş ve buhran zamanlarında bile korkuları gideren, tüketicileri rahatlatan bir fonkisyon, bu gibi durumlardan müşterileri doğru ürünlere yönlendiren bir ses olarak her iki tarafıda kurtaran bir araç olduğu unutulmamalı
10. Pazarlamada her alana yayılan bir devrim (E Devrimi) bulunuyor
E segmenti rakamsal olarak da gelişiyor
Yavuz hocadan sonra İbrahim hoca tüm gün içinde benim gözlemlediğim fakat kimsenin dillendirmediği en önemli noktaya parmak bastı ki bu da dijital dünya da uluslar arası markamızın bulunmaması. İbrahim hoca bu alanda YemekSepeti.com gibi bir kaç başarılı örnek olduğu bunun dışında sahipliği bize ait olan örnek bulunmadığını belirtti. Bu alanda katma değerli hizmetler sunan servisler oluşturmamız gerektiğini belirtti.
İbrahim hoca aynı zamanda sosyal medya içerisinde bulunan ve şirketler tarafından son dönemde çok üzerinde durulan müşteri kitlesinin gelir ve internet kullanımı bakımından kısıtlı bir kitle olduğu, bunun yerine hala bu kanalları kullanmayan müşteri kitlerinin boşlanmaması gerektiğini belirtti. Özet olarak İbrahim hoca Türk yönetim sisteminde sadece pazarlama için değil tüm fonksiyonlar için iş planına dayanan aksiyonların bulunması ve uygulanması gerektiğini belirtti. İbrahim hoca son olarak konuşmasında dijital medyanın ürün geliştirme süreçlerinde kullanılması çok faydalı olabilecek bir kanal olduğunu belirtti.
Esra Hoca ise 80'lerden itibaren dillendirilen Müşteri Odaklılık teriminin artık Müşteri Çağı olarak değiştiğini, şirketler her ne kadar müşterilerini süreçlerine katmasa da bu süreçlere dahil olmak isteyen müşterilerin blog yazmak gibi farklı kanallarla dahil olabileceğini belirtti.
Böylece günü kapatmış oluyoruz. Organizasyon hakkında yetiştirebilirsem yarında bir genel inceleme yapıyor olacağım.
Görüşürüz Scotty...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)