27 Haziran 2009 Cumartesi

Swann'ların Tarafı, Kayıp Zamanın İzinde 1/7, Marcel Proust

19. yy.'ın son çeyreğinde gözlerini dünyaya açıp, 20. yy.'ın ilk çeyreğinde kapayan Marcel Proust'un en önemli eseri ve günümüzde 7 ciltte sunulan Kayıp Zamanın İzinde serisinin bu ilk kitabını dün bitirdim.

Kitap daha çok bir otobiyografi havasında Fransız halkının katmanlarını ve bunların arasındaki ilişkileri gözler önüne sermekte. Özellikle burjuva ve aristokratların hayatlarının açık bir şekilde eleştirilmesi romanda büyük bir yer kaplamakta.

Marcel Proust'un muhteşem betimlemeleri ile bir yandan Fransa'nın doğal güzelliklerini gözlerinizin önünde canlandırırken bir yandan da insanoğlunun sürekli anlam vermeye çalıştığı hayatın ve anlamının peşinden koşturacağınız, okuması çok keyifli bir roman. Kitabın sonlarına doğru bunalıma giren ana karakterin ağzından dökülen şu cümleyede yer vermek istiyorum:

"Belki de gerçek olan hiçliktir ve hayatımız var olmayan bir rüyadır".

20 Haziran 2009 Cumartesi

İnsan Ne İle Yaşar, Lev Tolstoy

Haziran'ın ortasında rastladığım ve çok kolay okunan Lev Tolstoy'un İnsan Ne İle Yaşar kitabını sizlerle paylaşmak istiyorum. Kitap toplam dört hikayeden oluşuyor. İlki kitaba adınıveren "İnsan Ne İle Yaşar?", diğerleri sırayla "Önemli Bir Olay", "İnsana Ne Kadar Toprak Gerekir?" ve "Surat Kahvehanesi".

İnsan Ne İle Yaşar?

Hikaye ailesi ile kasabadan uzakta, yokluk içinde, karısı ile aynı kuzu postunu dönüşümlü olarak giyerek kışı atlatan Semyon isimli bir köylünün borçlarını tahsil etmek ve yeni bir post almak için indiği köyden dönerken yolda gördüğü çıplak bir adama yardım etmesi ile başlıyor. Çıplak adam gün geçtikçe adını tüm kasabalara duyurur ve Semyon'un durumu iyi olur. Bu arada geçen zaman boyunca adam ne evden dışarı çıkar ne de başka bir işle meşgul olur. Sadece ayakkabı tamir edip Semyon'un dediklerini yapmaktadır. Hikaye bu yabancı adamın dünyadaki görevini tamamlayana kadar devam eder. Hikayeyi okuyacaklar için bu kadarı yeterli. Meraklılar için alttaki paragrafta hikayenin aslını paylaşacağım.

Yabancı Semyon tarafından eve alınınca karısı çok kızar. Fakat eninde sonunda adamın karların altında çıplak olduğunu anlayıpta acıdığında adam ilk kez gülümser ve yüzüne bir nur gelir. Ardından yıllar geçtikten sonra eve ayakkabı yaptırmaya gelen bir toprak ağasını görünce gülümser ve adamın sipariş ettiği botlar yerine verdiği derilerle terlik yapar ve akşam ağanın öldüğü hanımınında gömülmesi için terlik yapılması istediğini haber gönderir. Semyon şaşkın bir halde terliklere bakarken yabancı ikinci kez gülümser ve etrafa hafif bir ışık yayılır. Bundan seneler sonrada yabancı ilk kez camdan dışarı bakar. Dışarıda bir kadın biri topallayan ikiz kızları ile Semyon'a gelmektedir. İçeri girip ikizlere birer çift ayakkabı yapılmasını isteyince yabancı kızları çok beğendiğini ve neden birinin topal olduğunu sorar. Anneleri aslında kızları evlat edindiklerini, babalarının bir ormancı olduğunu ve kestiği bir ağacın altında kaldığını, annelerinin de yoksulluktan öldüğünü ölürkende kızlardan birinin üstüne düştüğünü ve topal kalmasına neden olduğunu söyler. Kadın kızları ile gittikten sonra yabancı yaklaşık on sene sonunda üçüncü kez gülümser ve etrafı kör edici bir ışık kaplar. Semyon durum karşısında nutku tutulmuş bir halde sadece arkadaşına kim olduğunu söylemeden kendilerini terk etmemesini rica eder. Yabancıda bir melek olduğunu ve biraz önce gelen kızların annelerinin canını almakla Allah tarafından görevlendirildiğini fakat tam kadıncağızın canını alacakken kadının çocuklarına bakacak kimse kalmadığı için en azından onları büyütene kadar zaman istediğini bunun içinde canını almadan Allah'ın huzuruna geri döndüğünü söyler. Fakat Allah emrini yerine getirmeyen meleğe kızar ve derhal gidip başladığı işi bitirmesini ve öğrenmesi gereken üç şeyi tamamen öğrenmeden geri dönemeyeceğini söyler. Bu sorular: "insanın içinde ne yaşar?", "insana ne verilmez?", "insan ne ile yaşar?"dır. İşte Mikail isimli melek Semyon'un karısı kendini affettiğinde ilk sorunun cevabını bulur ve gülümser: sevgi. İkinci sorunun cevabını toprak ağasını görünce bulur. Ağa bir sene boyunca yırtılmayacak bir çift bot istemektedir ama arkasında Azrail'in beklediğinden habersizdir. O ise Azrail'i görür ve gömülürken giydirilmesi için terlik yapar ve gülümser: insanlara neye ihtiyaçları olduğu verilmez. Üçüncüsünüde canını aldığı kadının çocuklarını kendi çocukları bile olmadan bakıp büyüten kadını görünce çözer: sevgi.

Kısaca böyle bir hikaye ama benim özetim Tolstoy'un hikayesini tanıtmak içindir. Siz okumadan geçmeyin derim.

Önemli Bir Olay

Bu hikayede en önemli anı tespit edip, kendileri için en önemli kararı alacak en önemli yetkinliğe sahip kişiyi bulacaklara ödül vereceğini duyan bir Kral'ın başından geçenler anlatılmakta. Kısalığıyla ters orantılı olarak her kelimesinde ayrı bir hayat dersi taşıyan bir hikaye.

İnsana Ne Kadar Toprak Gerekir?

Bu hikayede de aç gözlülüğü nedeniyle sürekli elindekilerle yetinemeyen bir çiftçinin "şu kadar toprağım olsaydı şeytana bile bakmazdım" demesi ile şeytanın Pahom isimli çiftçiye hazırladığı tuzakları anlatmakta. Hikayenin sonuna burada yer vermek istiyorum çünkü çok çarpıcı bitiyor. Pahom sonunda aklındaki tarlayı alacakken tarlanın önünde ölür ve yanındaki uşağı iki metrelik bir mezara gömer. Tolstoy'un kelimeleri ile: "İki metreden az bir toprak parçası Pahom'a yetti de arttı bile."

Günlük hayatımızda bir türlü fırsat bulupta düşünemediğimiz değerleri kısaca da olsa aklımıza getirmesi için Lev Tolstoy'un bu eserini kaçırmayın derim.