24 Eylül 2012 Pazartesi

Galaksiler Arası Yolculuk Cızırtıları...

Merhaba Scotty,

Ne zamandan beri ayrı düşmüştük senden. Son günlerde kulaklarımızı çınlatan yeni ezgileri bir paylaşayım dedim seninle. Galaksiler arası yolculuklarında dinler, yer çekimsiz ortamda şekilsiz danslar edebilirsin...

Yeni çıkan ve her gün sabah aç, öğlen ve akşam tok karnına üçer doz kullandığım albümler sırasıyla;




  1. Mumford & Sons - Babel
  2. The XX - Coexist
  3. Imagine Dragons - Night Visions
  4. Katatonia - Dead End Kings
Scotty özellikle 2011 Grammy Ödüllerinde kıl payı kaçırdıkları En İyi Çıkış Yapan Grup ödülü ile bulduğum Mumford & Sons'ın Babel albümü müziği ile, sözleri ile ve eşsiz İngiliz aksanlı vokalleri ile tadından yenmez bir çalışma olmuş.

Kolay kolay rastgelemeyeceğiniz bir başka güzel çalışma ise Imagine Dragons'un Night Visions albümü. Bleeding out parçasını bir dinle anlayacaksın beni Scotty.

Bir sonraki görüşmemde Tristram'ın yanmaktan kül olurken, meşalelerin ışığında aslen serinin birinci oyun olması gereken Torchlight II'nin Diablo'yu nasıl alt ettiğini anlatacağım Scotty.

Magellan Bulutundaki akrabalarımızın hepsine benden birer tavşan kanı çay ısmarlarsın Scotty...

Galaksiler arası selamlarımla...

19 Haziran 2012 Salı

Surface Geri Dönüyor!

Ama bu sefer tablet formunda. Bill Gates önümüzdeki beş yıl içerisinde tabletlerin masa üstü bilgisayarların yerini alacağını tahmin ettikten sonra başlattığı tablet projesinin ilk ürünü dün New York da görücüye çıktı.

Windows 8 işletim sistemi ile gelecek olan Surface Tablet'in 64 GB ve 128 GB'lık iki farklı türü raflarda yerini alacak. Bakalım, Surface ilk çıkışından beş yıl sonra, bu sefer tablet olarak amacına ulaşabilecek mi?

4 Mayıs 2012 Cuma

Anathema - Weather Systems

Selam Scotty,

Anathema geri döndü... Weather System'in ilk parçaları olan Untouchable Part I ve II'yi dinledim henüz. Albüm çıkalı minimum iki ay olmuştur ama son fecaatlerinden sonra elimi atmaya korkuyordum. İlk iki şarkıya bakarak akıcı akustik gitar tınılarına ve güzel sözleri ile temiz vokalli Hindsight günlerine dönmüş olduklarını söyleyebilirim. Galaksiler arası yolculuklarında, yıldızlara bakarak rahatça dinleyebilirsin Scotty...

25 Nisan 2012 Çarşamba

Sabit Telefonun Geleceği...

Sabit Telefon... Mobil telefonlarla tanışana kadar pek çok evin gözdesi olmuş olan PSTN (Public Switched Telephone Network) günümüzde mobile karşı durmaya çalışıyor. Yer yer başarıyorda. Ülkemizde bunun bariz bir örneği. Aşağıdaki grafikte görebileceğiniz şekilde Türkiye 100 kişiye düşen sabit telefon hattı oranlarında gelişmiş ile gelişmekte olan ülkelerin tam ortasında ve Dünya ortalamasının da üstünde yer almakta (Gra-I). Peki bu istatistiklere bakarak PSTN altyapılı Ev Telefonu'nun Türkiye'de önünde çok uzun yılları olduğunu söyleyebilir miyiz? Gelin bunu Türkiye pazarını inceleyerek yapalım.

 
Gra-I

İncelemede kullanacağım kriterler aşağıdaki gibi:

ARPU: Average Revenue per User = Müşteri Başına Ortalama Ciro
User: Müşteri Adetleri
AMMoU: Average Monthly Minutes of Usage = Dakika Bazında Aylık Ortalama Kullanım


Bu yazıda göreceğiniz grafiklerin verileri Türk Telekom, Turkcell, TTNET, AVEA ve Vodafone şirketlerinin dönemsel raporlarından oluşturdum. Her şirketin verileri ile ilgili detaylı bilgiler için aşağıda yararlandığım tüm kaynakları paylaştım. Göz atabilirsiniz...

Gra-II
İnceleyeceğimiz tablolardan ilki yukarıdaki şirketlerin 2008 - 2011 yılları arasındaki ARPU değerlerine ilişkin (Gra-II). Bu değerlerde sadece ses operasyonuna ait olduğunu belirtmeliyim öncelikle. Tablodan görülebileceği gibi son dört senelik zaman dilimi incelendiğinde hem GSM hem PSTN sektörlerinin ARPU'ları giderek azalma eğiliminde. TTNET tarafında özellikle dikkat edilen bir nokta ise 2011 ARPU değerinin son üç yılda ilk defa düşüşe geçmiş  olması.


Bunun devamında inceleyeceğimiz tablolardan bir diğeri ise abone adetleri (Gra-III). PSTN için bakıldığında Türk Telekom'un abonelerinde yaklaşık 1,5M adet düşüş görülüyor. GSM şirketleri de kendi aralarında geçişmelerin olmasına rağmen abone adetlerinde 2008 yılı baz alındığında (AVEA hariç) düşüş görülmekte.

Gra-III

Dördüncü olaraksa abone başına aylık ortalama dakika kullanım yoğunluğu yer alıyor (Gra-IV). Tahmin edilebileceği gibi Mobil Pazarda verilerini bulabildiğim AVEA ve Turkcell için ortalama kullanım süreleri hızla artarken sabit telefon tarafında ise kademeli bir gerileme görülüyor.

Operasyonel performans verileri bu haldeyken bir de bunların direkt olarak gelire yansımasını araştırdığımızda BTK'nın 2011 son çeyrek raporunda Sabit Telefon Hizmetleri pazarının %91 oranındaki payıyla lideri Türk Telekom gelir anlamında da pazarın cirosunun %80'inden fazlasını elde etmekte.


Kısacası ARPU'lar düşse de gerek hizmet kalitesi gerekse müşteri odaklı kampanyalarıyla Avrupa ve Amerika'da çoktan geride kalmış olan PSTN'i Türk Telekom ayakta tutmayı başarabiliyor.

Fakat istatistiki veriler bu alanda rekabet ve teknolojinin giderek kızışarak PSTN'in üzerine yüklendiğini göstermekte.


Gra-IV
Ülkemizde uzun yıllar önce VOIP ile tanışmış olmamıza rağmen pek başarılı bir ürün döngüsü geçiremeyen bu teknoloji belki de PSTN ile oluşan ev telefonu olgusunu genişleterek büyütebilir bir avantaja sahip. AT&T'nin 2009 yılında verdiği PSTN şebekesinin VOIP'e dönüştürülmesi teklifi ile projeleşen yatırım sayesinde artık bireysel müşterilere Ev Telefonu adı altında VOIP üzerinden ses, data ve dijital tv yayını ürünlerini bundle olarak sunabilmekte. Pazarda da son derece iyi bir penetrasyon oranı yakalanmış durumda.

Aşağıdaki grafikten (Gra-V) görülebileceği gibi Fiber internet alanında yapılan atılımların artarak devam edeceği ve alandaki en önemli oyuncunun gelişmiş şebeke ağı ile Türk Telekom olduğu göz önünde bulundurulacak olursa bu tip bir atılımla GSM sektörünün üzerinde iyi bir rekabet avantajı yakalayabilir. Yazımın asıl amacı da işte bu noktaydı aslında. VOIP'in Türk Telekom tarafından verilmesi sayesinde çok kısa sürede tüm Türkiye'de yeni ve premium müşterilere sahip bir pazar açılabilir. Şu an için bu pazarı açabilecek ve müşterileri tatmin edebilecek en önemli oyuncu da Türk Telekom. Hele hele TTNET tarafından arttırılan WiFi noktalarında kişilerin günümüzde gittikçe cep telefonu seviyesinde becerileri olan IPTelefonları ile birleştirilirse karşılaşacağımız yeni ev telefonunun günümüzdeki müşteri kitlesinin yanı sıra genç nüfus arasında da kullanımının hızla artacağı bir gerçek. Böylece hem ARPU hem de AMMoU kriterlerinde Telekom alanında en yüksek değerlere sahip olacak bir ürün yaratılabilir.

Gra-V

Önümüzdeki günlerde bu alanda gerçekleşecek güzel haberleri görmek dileğiyle...







Kaynaklar
Türk Telekom, TTNET ve AVEA: 1, 2, 3, 4
Turkcell: 1
Vodafone: 1
İnternet: 1
AT&T: 1, 2 

23 Nisan 2012 Pazartesi

Kar da Yavaş Yavaş Yağıyordu İstanbul'un Üzerine...


Bir başka İstanbul sabahına daha açtı gözlerini. Hava soğuk muydu her zamankinden ya da üzeri mi açılmıştı uyurken? Çözmeye çalışıyordu... Yatağın üstünde doğrulurken bacaklarını yere değecek şekilde aşağı sarkıtı verdi bir anda. Günümüz öğretmenlerinde pek rastlanmayacak, adeta işçi elleri gibi görünen iri elleri ile dizlerini ovuşturmaya başladı. "Kahvaltı vakti" diye mırıldandı yavaştan. İki adımda yatak odasını geçip emektar çaydanlığına kavuştu. Hala bıraktığı yerdeydi. Keyifle çaydanlığa çeşme suyunu doldurup, ocağın üstüne yerleştirdi. İki kaşık Rize çayını da demliğe attıktan sonra salona doğru geçti...

Masanın kenarına gelip perdeyi araladığında düştüğü ikilemden anında sıyrıldı: hava soğuktu! Belliki geceden beri sökün eden kar, İstanbul'un üzerine çöküvermişti. Mavi gözlerini kırpıştırarak sokağı inceledi. Karşıdaki binaların bahçelerindeki bodur çam ağaçları, üzerlerindeki karın ağırlığı ile başlarını yere değdiriyorlardı. Kara alıştıktan sonra ilk dikkatini çeken dışarılarda kimseciklerin olmayışıydı. Daldı...

Mavi beresi, beyaz atkısı ile koşuşan bir çocuk. Onu kovalayan bir adam. Eski zamanlardan... Çok eski zamanlardan...

Kar yağan pencerenin önüne geri geldiğinde, kaynayan su buharının kokusunu hissetti. Hızla kalkıp dünkü gazetenin bir parçasını kopardı. İki üç harekette baş parmağı büyüklüğünde bir huni yapıp, mutfağa geçti. Kaynayan su, mutfak camını buharla kaplamıştı. Isınan camın kenarına iki kumru tünemişti. İkisi de içeridekinden habersiz birbirleriyle sohbetteydiler... Demlik sıcak suyla dolarken su buharının kokusu yerini taptaze çay kokusuna bıraktı. Derin derin nefes alırken, bir yandan da buz dolabında yumurta olup olmadığını merak etti. Ne de olsa dışarı çıkıp yumurta almak onun için adeta İkinci Cihan Harbi'nin en sıkı cephesinde savaşmak kadar zordu. Merakla araladığı emektar dolabın kapısındaki rafta iki beyaz yumurtayı görünce, şeker verilmiş çocuk gibi gülümsedi. Yumurtaları haşlamak için ufak tenceresini de suyla doldurup, yumurtaları içine atarak ocağın üzerine yerleştirdi. Tam üç dakikası vardı şimdi. Üç dakikaya kadar yumurtalar tam istediği kıvama gelecekti. Çayda, ilk yumurtayı bitirene kadar demini alırdı. Tecrübeyle sabitti bunlar. Çoğunun dikkat etmediği bu anlar, onun için rutinden çok, hayatın ta kendisiydi.

Hemen yatak odasına doğru yürüdü. Hızla baş ucundaki kitabını aldı. Yaşar Kemal'in Bir Ada Hikayesi. Damağında tadı kalmış anları, tekrar yaşayamamaktansa en azından kitaplarda okuyarak aklında canlandırmak onu mutlu ediyordu. Adımlarını sıklaştırarak mutfağa geri döndü. Hazmı ona rahat gelen bayat ekmekleri poşetiyle birlikte bileğine geçirip, diğer eline de dolaptan beyaz peynirini alarak salona doğru yollandı. Elindekilere masaya bıraktı ve geçen üç dakikanın içerisinde tam istediği şekilde piştiğinden emin olduğu yumurtalarını da mutfağa giderek aldı.

Artık kahvaltısına başlayabilirdi. Tereyağlı ekmeğinden ilk yudumunu aldığında gölgeler üşüştü üzerine. Kendisi kahvaltı masasında olsa da ruhu çok eskilere gitmişti.


O kahvaltı masasından geçmişin tozlu yıllarına doğru hatıralarında bir seyahata çıkmışken, bundan habersiz milyonların, farkında olmadan tükettikleri hayatları akmaya devam ediyor, kar da yavaş yavaş yağıyordu İstanbul'un üzerine...

First Aid Kit

Selam Scotty,

Geçen gün büyük kara kutuda izlerken Emmylou isimli parçalarını icra ederken yan taraftaki iki kardeşimizi gördüm... First Aid Kit isimli gruplarıyla, İsveçli kız kardeşler; son derece güzel bir müzik, eşine günümüzde özellikle kardeşlerimizin yaşlarını göz önünde bulundurursak kolay kolay rastlanmayacak sözlerle son derece başarılı bir şarkı yapmışlar. "Lion's Roar" yani Aslanın Kükremesi :P son derece dinlendirici ve güzel bir albüm olmuş. Adeta bir yandan güldürürken bir yandan düşündürebiliyor insanı :) Dinle Scotty tavsiye ederim...

23 Mart 2012 Cuma

6. Marketing Power Konferansı Hakkında

Selam Scotty,

Konferans bitti gitti. Nasıldı dersen, cevabım artık Türkiye'de üst yönetim seviyesinde bile sosyal medyanın gücü anlaşılmış. Şirketler mutlaka bu kanallarda bulunan müşterilerine en azından şikayetleri konusunda destek olabilmek için adımlar atmaktalar, atmışlar ve en iyi ihtimalle bir kaç hizmetlerini bu kanallardan da kullanılabilir hale getirmekteler.

İşin iyi yanı bu maddelerle kısıtlı yalnız Scotty. Akşam oturumunda YTÜ İİBF öğretim üyesi olan İbrahim hocanın söylediği ve bütün gün içimi yiyip duran konu bence en can alıcı noktaydı. Ne yazık ki İbrahim hoca ve diğer profesörlerimizin konuşmasında farklı şirketlerden gelen üst yöneticilerin çoğunluğu konferansı terk etmişti. İbrahim hoca diğer arkadaşları konularını özetledikten sonra sıra kendisine geldiğinde, tüm gelişmelerin iyi yönde gibi görünse de dijital pazarlama alanında sadece Türk yapımı fikri mülkiyetlerin/hizmet sağlayıcıların çok kısıtlı ve yetersiz olduğunu söyledi. Hızla verdiği örnekte konu hakkında ortalama düzeyde bilgisi olan müşterilerin bile akıllarında kalabilecek tek başarılı örneğin YemekSepeti olduğunu ekledi.

Scotty işte İbrahim hocanın değindiği bu nokta bütün gün sürekli dillendirilen FaceBook, Twitter, LinkedIn, YouTube, video streaming vs vs bir dolu kelimenin bizim tarafımızda iş planları için hala uzak olduğu ve yabancı katılımcılardan Patrick'in de belirttiği bu kanalların aslen çok ucuz maliyetlerle markalar tarafından ek bir iletişim kanalı olarak kullanılması konusunda bile yetersiz kaldığımızı rahatça ortaya koydu.

Yurt dışında çoktan kat edilen adımları biz daha yeni atmaya başlamışken ve artık yurt dışında Bulut Bilişim penetrasyon anlamında logaritmik yükselişe çok yaklaşmışken hala sektörün kıyaslanamayacak kadar gerisinde olduğumuz açık. Ne yapmak lazım dersen Scotty en kolay yapılabilecek şey,

1. Organizasyonların iş planlarına bu alanlarda yapılabilecek iş modellerini de dahil etmeleri
2. Online kanallarda müşterilerin organizasyon ile iletişime geçmesini ve iletişimin sürekli olabilmesi için forum, blog gibi olanakların sağlanması
3. Ürün/hizmet tasarımlarında müşterilerin sadece yazarak değil yarı amatör online uygulamalar ile katılımlarının interaktif bir şekilde toplanabilmesini
4. Müşterilerin bu katkıları sonucu farklı şekillerde ödüllendirilmesi ve bu döngünün çıktısının sadece belirli bir ürün/hizmet değil, yep yeni online fikri mülkiyetleri ortaya çıkarmak için kullanılması düşünülebilir.

Online kanalda nice Türk markasının uluslar arası rekabette yer alması dileğiyle, kendine iyi bak Scotty...

6. Marketing Power Konferansı - VI. Oturum: Pazarlama Manifestosu/Pazarlama Baştan Yazılıyor

VI. oturuma kadar Pazarlama alanındaki yöneticileri dinledik. Bu oturum ise Pazarlama alanında önde gelen akademisyenlere ayrılmış. Oturumun başkanlığını İstanbul Üniversitesi Pazarlama Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kemal Kurtuluş yaparken katılımcılar; Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor İbrahim Kırcova, Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yavuz Odabaşı ve uzun yıllar Koç Üniversitesinde Pazarlama alanında eğitim verip şimdi Hüsnü Özyeğin Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini yürüten Prof. Dr. Esra Gençtürk'tü.

Başlık bu kadar cesur olduğu için Kemal bey konunun ana çerçevesini çizmek için bir giriş konuşması yaptı ve sözü Prof. Dr. Odabaşı'na bıraktı. Yavuz bey bu konferans için hazırlamış olduğu; günümüz Pazarlama uygulamalarında tespit ettiği ve dikkat edilmesi gereken on noktayı ve detaylarını aşağıdaki şekilde belirtti.

1. Dijital devrim ve deneyim pazarlaması çağı başladı
   
    Artık pazarlama alanında son derece hızlı bir gelişim bulunuyor
    Pazarlama uzmanları proaktif olarak harekete geçmeli

2. Ticari ve sosyal pazarlama yakınlaşması ilk kez gerçekleşti

    Kar ve satış mantığının yanına sosyal pazarlama etkenlerinin de eklenmesi gerekiyor
    Tüketiciler bir ürün seçerken kimin ürettiğini, nasıl ürettiğini, sadece kendilerine değil çevrelerine de nasıl fayda/zarar getirdiğini düşünüyor

3. Sürdürülebilir Pazarlama ve yaşam biçimleri odaklı çalışmaların tüketiciler tarafından desteklenmeye başladı

    Çevreye duyarlı + sosyal sorumlu + savurganlığa meydan vermeyen tüketicilere yönelik pazarlama çalışmaları gerekiyor

4. Tüketiciler artık akıl ve duygu birlikteliğine sahip

    Tüketiciler en iyi ürünü en iyi fiyata hem de herhangi bir ofis/şube ile irtibata geçmeden almak için efor sarfediyor, bunu sağlayan online hizmet sağlayıcıları da kullanıyorlar
    Tüketiciler teknik özellikleri tam olarak lanse edilmeyen ürünleri kullanarak boşa zaman harcamak istemiyorlar
    Tüketiciler ürün, tüketim ve benlik kriterlerini inceliyor

5. Tüketiciler tarafından her alanda doğallık ve hakikilik istenmekte

    Tületiciler yapmacık yerine samimi ve içten iletişim çalışmalarını istemekte



6. Yaratıcılık ve innovasyon vaz geçilmez hale geldi

    Tüketiciler sadece dikkat çeken ürün iletişimi değil hayata değer katan ürünler istiyor


7. Tüketicilerle karşılıklı öğrenme ve işbirliği yollarının yaratılması artık başarı için şart oldu

     Açık üretim ve producer + consumer = producer evrimi ancak bu şekilde oluyor

8. Tüketici odaklılık 80'lerden beri gündemde olmasına rağmen sosyal medya ile giderek büyüyen ve içi doldurulmaya başlanan önemli bir etken oldu

    Seçim olasılıklarının ve karar alma yardımcılarının arttığı bu pazara artık tüketiciler yön verebiliyor

9. Mutluluk ve tatmin sağlama şartının ağırlığı yükseliyor

    Pazarlamanın savaş ve buhran zamanlarında bile korkuları gideren, tüketicileri rahatlatan bir fonkisyon, bu gibi durumlardan müşterileri doğru ürünlere yönlendiren bir ses olarak her iki tarafıda kurtaran bir araç olduğu unutulmamalı
 
10. Pazarlamada her alana yayılan bir devrim (E Devrimi) bulunuyor

    E segmenti rakamsal olarak da gelişiyor

Yavuz hocadan sonra İbrahim hoca tüm gün içinde benim gözlemlediğim fakat kimsenin dillendirmediği en önemli noktaya parmak bastı ki bu da dijital dünya da uluslar arası markamızın bulunmaması. İbrahim hoca bu alanda YemekSepeti.com gibi bir kaç başarılı örnek olduğu bunun dışında sahipliği bize ait olan örnek bulunmadığını belirtti. Bu alanda katma değerli hizmetler sunan servisler oluşturmamız gerektiğini belirtti.

İbrahim hoca aynı zamanda sosyal medya içerisinde bulunan ve şirketler tarafından son dönemde çok üzerinde durulan müşteri kitlesinin gelir ve internet kullanımı bakımından kısıtlı bir kitle olduğu, bunun yerine hala bu kanalları kullanmayan müşteri kitlerinin boşlanmaması gerektiğini belirtti. Özet olarak İbrahim hoca Türk yönetim sisteminde sadece pazarlama için değil tüm fonksiyonlar için iş planına dayanan aksiyonların bulunması ve uygulanması gerektiğini belirtti. İbrahim hoca son olarak konuşmasında dijital medyanın ürün geliştirme süreçlerinde kullanılması çok faydalı olabilecek bir kanal olduğunu belirtti.

Esra Hoca ise 80'lerden itibaren dillendirilen Müşteri Odaklılık teriminin artık Müşteri Çağı olarak değiştiğini, şirketler her ne kadar müşterilerini süreçlerine katmasa da bu süreçlere dahil olmak isteyen müşterilerin blog yazmak gibi farklı kanallarla dahil olabileceğini belirtti.

Böylece günü kapatmış oluyoruz. Organizasyon hakkında yetiştirebilirsem yarında bir genel inceleme yapıyor olacağım.

Görüşürüz Scotty...

22 Mart 2012 Perşembe

6. Marketing Power Konferansı - V. Oturum: Digital Marketing'de Yeni Trendler ve Yaratıcı Sosyal Medya Uygulamaları

Edutainment şirketine ait IV. oturum sonrası, V. oturumda moderatör olarak 41-29 Ajans'ın kurucusu Alemşah Öztürk ve konuşmacılar olarak da Turkuvaz Medya Digital ve Radyo Reklam Satış Genel Müdürü Neslihan Mesutoğlu, TTNET Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı İlker Koçak ile MedyaNet Genel Müdürü Rima Erdemir'in eşliğinde Digital Marketing'de Yeni Trendler ve Yaratıcı Sosyal Medya Uygulamaları başlıklı konu incelendi.

Oturumda Alemşah Bey ajanslar açısından Dijital Pazarlama uygulamaları ile ilgili bilgiler verirken, katılımcılardan İlker Bey TTNET tarafından yapılan ve son dönemde en büyük başarıya ulaşmış olan bir örneklerini paylaştı. Bu kampanya da bir Facebook sayfası ve TTNET Müzik bir araya getirilmiş. Bedük'ün daha önce yayınlanmamış olan bir şarkısını Facebook sayfasına belirlenen adette müşteri katılıp "like" seçeneğine tıklayana kadar yayınlamamışlar. Sonuçta 24 saatten kısa bir sürede 25.000 kişi "like" seçeneğini tıklamış ve "80.000" potansiyel müşteri ilk defa TTNET Müzik sayfasına girerek şarkıyı dinlemiş. TTNET Müzik servisine ilgi çekmek için başarılı bir kampanya olarak görülüyor.

Bir başka başarılı servis olarak da Neslihan hanım Sabah Gazetesinin ücretli kullanılan iPad ve iPhone uygulamalarını gösterdi. Neslihan hanımın vermiş olduğu bilgilere göre gazetenin bu yolla okunma oranı artmış durumdaymış. Neslihan hanım ayrıca dijital pazarlamanın yükselen bir trend olsa da tek başına yeterli olmadığını kampanyalar da tümleşik mecra yönetiminin başarının şartı olduğunu ve dijital pazarlama aksiyonlarında kullanılacak kanala göre (LinkedIn, FaceBook, Twitter, vs) iletişim jargonunun değişmesi gerektiğini belirtti.

Rima hanım ise genel olarak ajanslar içerisinde Dijital ve Mobil Medya bölümlerinin olmamasının bu alanda faaliyet göstermek isteyen markaların önünü kesici bir etkiye sahip olduğunu gösterdi.


Oturum sonunda İlker Bey'e Cloud Gaming ile ilgili bir çalışmaları olup olmadığını ve PlayStore'u bu yönde geliştirip geliştirmeyeceklerini sormak istiyordum ama soru cevap bölümüne geçilmeden ara verildi. Hızla yanına gidip sorumu sorduğumda ise Cloud alanında projelerinin bulunduğunu ama detay veremeyeceğini gülümseyen bir ifadeyle paylaştı.

6. Marketing Power Konferansı - III. Oturum Müşterinizin Bilinçaltını Keşfedin ve Müşteriniz Gibi Düşünün

III. oturumun konuşmacıları Brand Experience Dergisinin de kurucusu olan ve pek çok farklı Pazarlama Derneğinin Başkanlığı ile öğretim görevlisi olan Eser Hakim ile alanının lideri konumunda bulunan ve Creative Matters şirketinin kurucusu Patrick Collister.

Oturumu açan kişi Eser Hakim oldu. Eser hanımın üzerinden geçtiği belli başlı noktalar:

1. Neo Marketing alanındaki kaynaklara göre satın alma siparişlerinin sadece %10'u bilinçli kararlardan, geri kalan %90'lık kısmın ise bilinçaltı kararlardan kaynaklanmakta olduğu,

2. Yapılan araştırmalar sonucu mantık öğesi içeren ve ürünlerin teknik özelliklerine ağırlık veren reklamların beynin karar verme ve duygu noktalarını harekete geçirmesine ve ürün sahipleri tarafından daha iyi bir iş çıkarıldığı görülse de müşterilerin algılarında kalan bilgilerin satın alma kararlarını etkileyememekte olduğu,

3. Mantık öğesi içermeyen fakat sağlıklı ve güzel bayanları/erkekleri gösteren reklamların beynin tek yerini uyarsa da daha kuvvetli bir uyarı gönderdiği için hatırlanma ve satın alma oranlarının daha yüksek olduğu,

4. "Meme" (okunuşu mim) kültürler arası insanların bilinçaltından yayılan basit ya da daha kompleks davranış şekillerinin pazarlama kampanyalarına ait reklamların en önemli çıkış noktası olduğu ve ürünlerin bu olgularla örtüşmeye çalıştığı, (örnek bir reklam olarak Sunrise'ın bu reklamına bakabilirsiniz).

İkinci konuşmacı olan Patrick ise "Re-think Marketing" başlıklı bir sunum paylaştı. Klasik olarak sunum başlığının her harfinin sunumun içeriğine yönelik ana konuları barındırıyordu. Bu konular ve temaları aşağıdaki gibi:
R: Relationship - İlişkileri Güçlendir
E: Efforts - Sürekli Çaba Sarf Et
T: Technology - Teknolojiyi Kullan
H: Hire New Kinds of People - Yeni Teknolojiye Hakim Kişileri Arana Kat
I: Ideas - Yeni Fikirler Oluştur
N: Never Sleep - Hiçbir Zaman Rekabetten Kopma
K: Keep Experimenting - Her Zaman Farklı Şeyleri Denemeye Devam Et

Genel olarak sunumun içerisinde Pazarlama organizasyonlarının geçmişte sürekli daha fazla para harcadığı, başarılı örneklerinde olduğu (BMW'nun Kuzey Amerika'da fiyatlarını %16 arttırırken bu reklam sayesinde satışlarını %12 arttırdığı) gibi başarısız örneklerinde çoğunlukla bulunabildiğini ve genellikle Pazarlama organizasyonlarının medya şirketlerinin müşterileri durumunda olduğunu belirtti. Devam eden ve günümüzde karşılaştığımız süreçte ise teknolojik değişimin Pazarlama organizasyonlarının kendilerine ait birer kanalları olduğunu ama bu kanalın yönetiminin müşterilere ait olduğunu ekledi. Bu duruma ek olarak ajanslarının iş hacimlerinin düşüş göstereceğini belirtti.

Patrick ayrıca bir önceki oturumda Uğur Özmen'in de değindiği verinin önemine de vurgu yaptı. Bu konu için Patrick özetle Verinin yeni yaratıcılık yolu olduğu ve müşterilerin iletişim bilgilerini ve tercihlerini ortaya koymakta dolayısıyla yeni ürünlerin tasarlanmasında çok faydalı olduğu. Örnek olarak da 68 İngiltere'de bir bankanın çok fazla adres değiştiren müşterilerine geçmiş verilerini göz önünde bulundurarak müşterilerinin son adreslerine her eski adresi için yeni bir zarfın iç içe bulunduğu ve son zarfın içinde "artık kendinize ait bir ev almanın zamanı gelmedi mi?" başlıklı bir mortgage kredisi tanıtımı gönderdiklerini anlattı.

Patrick'in ayrıca insanların özlerinde markalara inanmak istediklerini ve müşterilerde bu güveni sağlayan markaların başarıya daha yakın olduğunu (örnek olarak bu reklama bakabilirsiniz)  belirterek konuşmasını sonlandırdı...

6. Marketing Power Konferansı - I. Oturum: Müşteri Odaklı Ürün Yönetimi

Bugün 6. Marketing Power Konferansındayım. Müşteri Odaklı Ürün Yönetimi başlıklı ilk oturumun moderatörü konu ile ilgili herkesin tanıyabileceği bir isim olan Uğur Özmen'di.
Konuşmacılar arasında yer alan Akbank Perakende Bankacılık Dağıtım Kanalları Bölüm Başkanı Galip Tözge günümüzde çok malum olan bilgiler verdi. Galip Bey Akbank'ın Facebook üzerinde yaklaşık 850K fanı olduğu ve günde bu kanal üzerinden en az 100K müşteri ile iletişim içinde olduklarını belirtirken, orta vadede tüm müşteri hizmetleri yönetiminin sosyal medyaya kayacağını Çağrı Merkezi hizmetlerinin son derece küçüleceğini ya da yok sayılabilecek bir hale gelebileceğini ekledi. Bunu desteklemek içinde bundan 10 sene önce şubelerin Akbank'ın ana hizmet dağıtım kanalı olduklarını ama günümüzde bunun büyük ağırlıkla online alternatif kanallara geçmiş olduğu örneğini ekledi. Galip Bey'in bunun yanı sıra verdiği Facebook'tan Kredi Kartı Başvurusu alınması ile ilgili geliştirme örneğiyle yönetim olarak yukarıdaki açıklamasının ne kadar arkasında olduklarını gösteriyor.

Bu oturumun bir başka katılımcısı da Migros Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cem Lütfi Rodoslu. Cem Bey'in Migros'un 7 bölge, 68 ilde, toplam 720 mağazada 8.5M tekil müşterilerine hizmet verdiklerini, rekabette üzerinde durdukları en önemli iki noktanın müşterilerin birebir karşılaştıkları raf yönetimi ve "sadece Migros'ta" konsepti ile sundukları ürün gamları olduğunu belirtti.


Uğur Özmen'in oturum sonunda yaptığı kısa konuşmada ise müşteri odaklıklılığın en büyük farkının bir hizmet/ürün sağlayıcısının müşterilerini aldıkları ürün harici de tanıyabilmesi ve bu bilgilere göre stratejilerini belirleyebilmesi olarak özetledi.

15 Mart 2012 Perşembe

Tristram Yolcuları Çantalarını Hazırlasın!!!

Çıkacak, ertelendi, betaya çıktı, yetenek ağacı yenilendi, erteleniyor mu, 2012 ikinci çeyreğe mi kaldı, 2013'den önce çıkmaz, PVP oyundan sonra gelecek derken Blizzard sonunda beklenen duyuruyu yaptı ve Diablo III'ün 15 Mayıs'ta piyasa çıkacağını belirtti. Battle.Net'ten ön siparişlerde açılmış durumda.

Scotty tası tarağı toplamaya başla, yanına bol miktarda cips, kola, çay, kahve, ekran kartı, ram, 22" üstü monitör ve yaza rastgeleceğimiz için klima al, yola çıkıyoruz... Işınlamakla olmaz, birebir gideceğiz, dere tepe düz geçeceğiz ve Tristram'ın ahalisi olacağız. Aslında muhtardan transfer kağıdımızı alıp ikametgahımızı da Tristram'a geçirelim...

Tüm Diablo severlere selam olsun...

Amazon'un Kindle Fire'ı Discovery İle Güçleniyor...

Amazon dün duyurduğu anlaşma ile Kindle Fire'ın video içeriklerini arttırmakta kararlı olduğunu bir kez daha kanıtladı. 2011 dördüncü çeyreğinde 4.7 milyon satış adedine ulaşan Kindle Fire, aynı dönem Android işletim sistemi ile satılan ürünlerin %17'lik bir kısmını tek başına oluşturmakta.

Discovery ile yapılan anlaşma sonucu Amazon, takribi 3 milyon Kindle Fire premium müşterisine (kendileri Kindle Fire'ın tüm içeriklerine karşılık ayda $79 ödemekte) 2.000 farklı başlığın daha açılmasını sağladı.

Kindle Fire henüz penetrasyon olarak iPad'in gerisinde gibi görülsede Amazon şu anki istatistiklerine sadece Amerika'daki satışlarından elde etmiş durumda. Amazon Kindle Fire'ı uluslar arası piyasalara, içerik politikasını da lokalize olarak ama ana temasından (belgesel, bilim ve bilgilendirme odaklı video & e-kitap içeriği sağlama) ödün vermeden giriş yapacak olursa çok yakında etrafınızda iPad'den çok Fire Kindle görmeye başlayacaksınız.

Bu gelişmeler tabii sadece Amazon ve Apple arasındaki bir rekabetin sonuçları olarak görülmemeli. Zira altında çok daha eski bir rekabet, işletim sistemleri savaşları yatmakta. Android işletim sistemli Kindle ile iOS'lu iPad'in karşılaşması Amazon'un yanına Google'ı da çekmekte.


Perdenin arkasında da derinden gelen ve bu pazarda erimekte olan kuvvetini Windows 8 ile tazelemeye çalışan Microsoft'ta mevcut. Ama bu çarpışmanın arasından Microsoft'a mobil pazarda pek bir şey açılmaz diye düşünüyordum. Taki ufak bir arama yapıp Lenovo IdeaPad Yoga ile karşılaşana kadar. Hemen sol tarafta gördüğünüz Yoga Ultrabook ile Tablet arası bir melez.



Windows 8'in özellikle ARM chipsetli donanımlarla yani hem Android hem de iOS uyumlu donanımlarla da çalışabilir şekilde tasarlanmış olması donanım üreticilerininde dikkatini çekmek içindir diye düşünüyorum. Başarılı olur mu? Hiç zannetmiyorum.


4 Mart 2012 Pazar

Telekom Sektöründe Marka Ortaklıkları

Marka Ortaklıkları; günümüzde sosyal medyanın fethi ile online alanda da pek çok farklı uygulamalara olanak vermekle birlikte ve müşteri elde tutma yönetiminde en önemli araçlardan biri olarak konumunu koruyor. Marka Ortaklıkları, isminden de anlaşılabileceği gibi iki ya da daha fazla markanın/firmanın belirli bir ürün/hizmet üzerinde birleşerek ortaklaşa pazarlama çalışmaları yapması olarak tanımlanabilir.

Marka Ortaklıkları çalışmalarında şirket ve müşteri açısından başarı kriteri sağlıklı bir CRM verisi üzerinden hedeflenmiş kampanyalar yaratmaktır. Dolayısıyla bu tip çalışmalarda belirli bir müşteri kitlesine odaklanarak daha başarılı işler çıkarılabilir.

Çok basit bir örnek olarak genç ve teknolojiyi takip eden müşterilerine ek imkanlar sunmak isteyen bir firmanın bu müşterilerine özel olarak iletişim başlatıp, bir tekno market ile x ürünü üzerinde bir kampanya yapılması örneğini verebiliriz.

Günün sonunda Pazarlama kampanyalarının verimliliği rakamlarla belirtilmediği müddetçe uzun vadede kaçınılmaz son olarak Üst Yönetimler tarafından "gereksiz harcamalar" başlığı adı altında rahatlıkla toplanabilir. Marka Ortaklıklarında sağlıklı CRM verisinin yanı sıra geri dönüşümü tespit etmek için;
1. İletişim yapılan müşterilerin yüzde kaçının kampanya için başvurduğu,
2. Başvuranların hizmet/ürün kullanım yoğunluklarındaki farklılaşmasında korelasyon olup olmadığı
3. Kampanyalardan faydalanmayanlara oranla en azından firma/marka ile çalışmaya devam etme oranlarında pozitif bir etki olup olmadığı,
4. Kampanyadan faydalanan ve faydalanmayan müşterilere yapılan memnuniyet oranları arasındaki farklar (ki burada müşterilerin geçmiş deneyimlerini de unutmadıklarını göz önünde bulundurmak önemli), takip edilebilir.

Pek tabii gerçek ürün/hizmet içeriğinin tek başına Marka Ortaklıkları ile müşteriler tarafından seçilmesine yeter şart olmayacağını göz önünde bulundurmakta gerekli. Yine de bu çalışmaların müşteri algısında genel olarak pozitif bir bakış açısı ya da müşteri deneyimini iyileştirici bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz.

Buraya kadar anlattıklarımı bir girizgah olarak kabul edip, yazının da sebebi olan Telekom sektöründeki örneklere geçebiliriz. Örnekleri Türk Telekom, Turkcell, Vodafone ve AVEA'dan aldım.

İlk olarak sabit telefon pazarında lider konumda bulunan Türk Telekom'dan başlayalım. Türk Telekom'da 31 Mart 2012 tarihine kadar AVIS'ten günlük araç kiralamada tüm model araçlara %30 indirim ya da aylık kiralamada Ford Focus model araçlar için 1.450 TL + KDV'lik bir kampanya bulunuyor.

Cep telefonu pazarında lider olan Turkcell'in ise bu alanda tüm müşterilerine sunduğu altı kampanya mevcut.

Arçelik ile yapılan kampanyada bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, buzdolabı, lcd tv, çay makinası, fırın ve MP3 player ürünleri için 200 ile 20 TL arasında değişen indirimleri bulunuyor.

Kamil Koç kampanyasında firmanın sitesinden yapılan her bilet alışverişinde 5 TL'lik puan Turkcell tarafından müşterilerin Yol Kartlarına yatırılmakta. SunExpress, Özsüt, Trendyol ve Yataş'ta diğer kampanyalar arasında.

En gözle görülür segmente kampanyalar yapan şirketlerin başında Turkcell yer almakta. İlk bakışta segmentlerin müşteri profili değil ürün/hizmet kullanım odaklığı olduğu düşünülebilir. Fakat Turkcell'in artık ayrılmaz birer parçası olan GençTurkcell ve Platinium'un yanına Profesyoneller Kulübü, Akıllı Kadınlar Kulübü gibi segmentlerinde getirilmiş olması çalışmanın gerçekten de segmentasyondan yola çıktığını gösteriyor. Her gruba ait özelleşmiş indirim ve avantajlar çok daha detaylı sayfalarla müşterilerin bilgisine sunulmakta.

Vodafone'da ise bu alanda Freezone kampanyaları mevcut. Turkcell'in GençTurkcell'ine bir yanıt olarak görülen Freezone'da gençlere yönelik, alışveriş, yemek ve eğlence kampanyaları görülüyor.

AVEA tarafında bu konu ile ilgili bir site yer alıyor. Avantaj AVEA isimli sitede AVEA'nın diğer markalarla yapmış olduğu tüm ortak çalışmalar bulunuyor. Giyimden, bilgisayar kurslarına kadar pek çok markada AVEA'lılara yapılan indirimler buradan görülüyor. AVEA'nın kendi sitesinde ise Teknosa'dan yapılan MP3 çalar alışverişi için www.aveamuzik.com.tr'den 200 mp3 formatında şarkı indirim hakkının verilmesi, THY Mil ve İş Bankası Maksimum Kart ile yaptıkları indirim kampanyaları görülüyor.


Marka Ortaklıkları alanında daha segmentasyon odaklı ve daha fazla müşterilere fayda sağlayan kampanyaları görmek ümidiyle...

27 Şubat 2012 Pazartesi

Cloud Gaming - Bulut Oyun

Cloud Gaming yani Bulut Oyun (BO) dünyada hızla gelişmekte olan bir sektör. Bulut Bilişim'in ufak bir parçası olarak görülse de pc kullanıcılarının hayatlarını büyük oranda olumlu yönde değiştirecek bir teknoloji.

BO için sağlıklı bir geniş bant erişimi gerekli. Bu alandaki en önemli şirketlerden biri olan Onlive'ın belirttiği standartlara göre HD kalitesinde görüntü için en az 3.5 Mbps bağlantı hızı şart. İnternet bağlantısını piyasadaki oyun konsollarına yakın makyajı bulunan bir thin client'a bağlayarak hizmet sağlayıcımızın sunucusuna anında erişiyor olacağız. Ardından hızla single/multi player ne isterseniz ufak odanızın en değerli parçası ile yaşadığınız maceraları artık salonunuzun en rahat yerinde kolayca yaşamaya devam edebileceğiz.

BO sayesinde hepimizin muzdarip olduğu upgrade kavramı tamamen tarihe karışacak. Evet, bu orta/uzun vadeli bir gelişme olabilir Türkiye için, ama bu pazara girecek sağlam şirketler büyük bir olasılıkla hem ilk müşterilerden çok iyi bir gelir elde edecek hem de Türkiye genelinde yaygınlaşmaya gittiğinde rekabette öne geçecek. Evlerinde yeni nesil konsolları da bulunan kişiler için konsollara yapılacak yatırım bile artık avantajını kaybedecek. Örnek vermek gerekirse bu yılın oyunu olan PES 2012 Amazon'da 38,98$'dan satışa sunulurken, 39$'a Onlive üzerinden satılıyor. Hem de Onlive'da ürünü aldıktan itibaren anında oyunu oynamaya başlayabilirsiniz. Yanında PC'nize yapacağınız ekran kartı, ana kart, ram, hdd, monitor vs harcamalarını katmıyorum bile. Oyun bu kadardır da aylık üyelik falan vardır diyenlerde olacaktır, onun fiyatıda sadece 9.9$. Yukarıda belirttiğim thin client ve kontrolörün fiyatı ise sanırım 90$ civarındaydı.

BO'nun genel işleyişi yukarıdaki şekilde. Türkiye'de bu ne kadar yayılır derseniz, TTNET'in 2011 yılında yapmış olduğu bir araştırmaya göre yaklaşık 18 milyon hanenin 8 milyonunda yani %43'ünde bir bilgisayar mevcut. BTK 2011 son çeyrek raporuna görede 9 milyon hanede geniş bant internet mevcut. Yani pazar kurulmuş, sadece teknolojinin tanıştırılmasını bekliyor. Hele ki genç nüfusun ve teknoloji harcamalarının ülkemizde son derece üst seviye de olduğunu, üstüne üstlük ürün ne olursa olsun doğru bir pazarlama kampanyasının desteği ile (Ipad/Iphone :) ) muamma etkisi yakalarsa her eve girmesi kaçınılmaz olacaktır düşüncesindeyim.

Aşağıda görebileceğiniz gibi özellikle gelir seviyesi de yüksek olan İstanbul'da ADSL penetrasyonu %50 seviyesini aşmış durumda. Türkiye genelinde Doğu illeri hariç %20'nin üzerinde penetrasyon mevcut. Hem TTNET hem de Turkcell ile başlayan Fiber İnternet hizmeti de geniş bantın hem hız hem de kullanım yoğunluğu olarak Türkiye'nin daha da büyüyeceğini gösteriyor. Bu da sektörün rahatlıkla Türkiye'de ayakta kalabileceğinin göstergesi.







17 Şubat 2012 Cuma

The World Is in Play...


Sony PS3 için çıkardığı son reklamla bu alanda ne kadar profesyonel olduğunu göstermişti. Şimdi de PS Vita için yaptıkları reklamla doruğa çıkmış görülüyorlar. Gerçekten çok güzel bir reklam. Kumsalda sevgilisinin yanında duran arkadaşın bir anda Omaha Çıkarmasına katılması ve reklamın sonunda bağırarak söylediği PS Vita sloganı "and the world is in plaaay" reklamda en sevdiğim an...

15 Şubat 2012 Çarşamba

Sosyal Medyanın Yükselen Yıldızı: Gamification/Oyunlaştırma

Oyunlarla çok haşır neşir olsun olmasın, sanırım Facebook hesabı olan (ben hariç - casual gamer olmadım daha ben Scotty!!!) pek çok kişinin Facebook'da çok daha fazla vakit geçirmesinin nedeni olarak Farmville ve benzeri tarayıcı tabanlı oyunlara bağlayabiliriz.

Bu tip oyunlarla Facebook üyeleri daha fazla puan kazanmak, açılmayan oyun içi eklentilerini açabilmek, buradan aldıkları prestiji (herhalde diyecektim ama bir arkadaşıma sorduğumda bunu doğruladı: en büyük tarlası olan) vb nedenlerle daha çok arkadaşını bu oyuna katmak istiyor. Facebook tarafından bakarsak bu tip ufak oyunlar, Facebook'un penetrasyonu ne kadar yüksek olsa da yeni üye sayısını sürekli arttırmasını sağlayabilmekte.

Bu tip uygulamalar 2010 yılından itibaren Gamification/Oyunlaştırma (tamamen benim bulduğum bir isimdir) olarak adlandırılmakta. "Oyunlaştırma" şirketlerin müşterileri ile daha uzun soluklu ilişkiler kurmakta kullanılabildiği gibi kendi personelini eğitmekte ve/veya performanslarını geliştirmekte kullanılabilmekte.

Daha açık olarak belirtmek gerekirse; Oyunlaştırmanın asıl amacı yukarıdaki Facebook örneğindeki gibi müşterilerin/çalışanların online olarak geçirdikleri vakitlerin daha uzatılması ve kendilerinden beklenen görevleri/aksiyonları/içerik yaratımını proaktif bir şekilde yapmaları olarak özetleyebiliriz.

Gartner tarafından hazırlanan raporda kendi analistleri tarafından yapılan tanıma göre ise "oyunlaştırma": "Araştırma geliştirme, pazarlama, eğitim, çalışan performansı, sağlık ve sosyal değişim gibi oyun barındırmayan platformlara oyun mekaniğinin uygulanması" olarak özetlenmiş.

Hizmetlerini/ürünlerini oyunlaştırma ile oluşturmuş şirketlerin web sitelerinde yukarıdaki iki değişkende olumlu değişimler olduğu gibi kampanya hatırlanma ve ulaşma oranlarının da "oyunlaştırma" kullanmayan firmalara nazaran daha iyi sonuçlar elde edilmekte.

Oyunlaştırma alanında önde gelen firmalardan birisi Badgeville. Electronic Arts ve Zynga gibi lider oyun geliştiricilerinden ve Salesforce.com, American Express gibi önemli CRM iş yapış şekilleri oturmuş firmalardan yaptıkları insan kaynağı transferleri ile alanında lider durumda. Her ne kadar bir start up şirketi olsa da, Badgeville'in müşterileri arasında Samsung, Deloitte, ca Technologies ve Bluefly gibi devler mevcut. Şirketin kendi istatistiklerine göre yaptıkları uygulamalar sayesinde %25 ile %150 arasında değişen online müşteri aktiviteleri artışına ulaşmaktalar.

Gartner'ın yukarıda verdiğim raporunda belirtildiğine göre 2014 yılına kadar ar-ge fonksiyonu barındıran şirketlerin en az yarısının mutlaka oyunlaştırma alanında uygulamaları olacak. Raporda verilen örnekte İngiltere Çalışma Bakanlığı'nın yaptığı Fikir Sokağı (Idea Street) isimli oyunlaştırma uygulamasında ilk 18 ayda 120.000 kişilik organizasyonun 4.500'ü hesap yaratmış. İçinde bir puan sistemi barındıran ve katılımcılara başarılarına göre sınıflandıran uygulamada 1.400 fikir üretilirken bunların 68 adedi hayata geçirilmiş. Bu sayede herhangi bir zorunluluk hissi yaratılmadan organizasyonun bilgi ve arge yönetimi bu kanal üzerinden yürütülmüş.

Oyunlaştırma uygulamaları online sosyal medyada bir kanalı bulunan şirketler için ayrıca sadakat programlarında da kullanılabilmekte. Örneğin Bluefly Badgeville ile yaptığı çalışma ile mevcut ürün gamında nasıl değişiklikler yapmaları gerektiğini oyunlaştırma uygulamarı sayesinde  müşterilerinden edinebilmekte. Bluefly'ın uygulamasında üye olan müşteriler sanal bir dizayn firmasını yönetmekte ve kendileri gibi gerçek müşteriler tarafından yarattıkları sanal ürünlerin geri bildirimlerini anlık olarak alması sağlanmakta. Bu sayede ürün gamını müşterilerinin isteklerine göre yenileyen Bluefly'ın sosyal medyada son derece gelişmiş bir topluluğu bulunuyor.

Bir araştırma firması olan M2 yaptığı araştırmalarda Oyunlaştırma konusunda yatırım yapan firmaların %33'ünün marka sadakati, %22'sinin marka bilinilirliği ve geri kalan %45'ininde kullanıcı iletişimi konularını hedefleyerek yatırım yaptığını ortaya çıkardı. Araştırmanın içerisinde yer alan bir tahmine göre 2010 yılında toplam sosyal medya harcamalarının %3 civarında olan oyunlaştırma harcamalarının 2016 yılında %35 seviyelerine kadar yükseleceği belirtilmekte.

Önümüzdeki yıllarda adından sıkça söz ettirecek olan bu uygulamanın kısa sürede yoğun bir şekilde Türkiye'de de görülmesi umuduyla...

10 Şubat 2012 Cuma

Yaz Gelmeden Tristram'a Ayak Basamayacağız...

Scotty bunu hiç söylemek istemezdim ama aylardır kapalı betada oynanmakta ve karşılaşılan sorunlar nedeniyle iki sefer büyük geliştirme ile yüzleşmiş olan Diablo III ne yazık ki bir ertelemeye daha kurban gitti.

Tristram'a ayak basacağımız gün en kötü Haziran'a kalmış görülüyor. Yaz aylarının başlangıcında yapılacaklar listesine bir de Tristram'a açık bilet alınması yönünde aksiyon koyalım lütfen Scotty. Bilet bulamazsan ışınlarsın artık...

6 Şubat 2012 Pazartesi

Morgan Stanley Yanıldı! SmartPhone Satışları 2011 Yılında PC Satışlarını Geçti...

Biraz önce son çıkan makalelere bakarken 2011 yılında akıllı telefon satışlarının bilgisayar satışlarını geçtiğini gördüm. Kısa bir araştırma sonrasında Morgan Stanley tarafından 2010 yılında New York'da yapılan "Internet Trendleri" üzerine isimli sunumlarına da rastladım.

Aşağıda göreceğiniz ilk grafik 2011 yılı satış rakamları ve büyüme oranlarını gösteriyor. Akıllı telefonlar satış rakamlarında zaten geçtiğimiz sene 300 Milyon adet sınırı aşmış. Bu sene de %62'den fazla büyüyerek 487 Milyona ulaşmış ve toplamda yaklaşık 415 Milyon adetlik bilgisayar satışlarını %6'lık bir farkla geçmiş görünüyor. Bu da mobil internet pazarındaki oyuncuların pastalarının giderek büyüme devam ettiğini gösteriyor. 

Bu grafiklerden görülen bir başka önemli nokta IPad ile başlayan ve pek çok dizüstü bilgisayar yöneticisinin de takip ettiği Pad bilgisayar satışlarının genel bilgisayar/PC kategorisinde en yüksek büyüme oranına sahip olması. Tabii satışların %77'den fazlası hala masa üstü ve diz üstü bilgisayarlardan gelmekte. Ama Pad satışlarındaki büyüme de son kullanıcıların mobil olarak internete erişebilmek ve aşırı performans gerektirmeyen farklı işlerini yapmak için masa ve diz üstü bilgisayarlardan daha kolay taşınabilecek ürün arayışlarını simgelemekte diye düşünüyorum. Gerçi son zamanlarda yüksek performanslı grafik işlemcilerine sahip padlerde teker teker duyurulmakta. Bu da mobil internetten çok mobil bilişimin hızlanarak büyüyeceğini gösteriyor.


2011 Yılı Satış Adetleri ve Büyüme Oranları

Aşağıdan görebileceğiniz slaytta Morgan Stanley'in 2012 yılı bilgisayar ve akıllı telefon satış tahminleri bulunuyor. Morgan Stanley 2010 yılında akıllı telefon satışlarının 300M adedi geçeceğini bilemediği gibi 2011 yılında da bu adetlerin PC satışlarını geçemeyeceğini ön görmüş. Ama genel gidişat olarak onlarda eninde sonunda PC'lerin akıllı telefonların arkasında kalacağını öngörmüş.

Bu yanılmanın aslında bir paradigma değişimi. Hem de aslında çoktan gerçekleşmiş bir paradigma değişimi ama son kullanıcıların bu değişimi kabul etmeleri 2011 yılında daha da bir netleşti. Bu netleşmenin altında bireysel ve kurumsal mobil veri pazarındaki trafiği genişletmek amaçlı operatörler tarafından yapılan cihaz kampanyalarının da rolü büyük. Sadece bizim ülkemiz olarak bakmayın dünyanın pek çok ülkesindeki operatörler bu niche pazara odaklanmış durumda. Böylece büyüyen mobil internet pazarı yanında ufalması olası bir ses pazarını bırakıyor. Artık müşteriler için mobil konuşmak bundan on yıl önceki kadar yeni ve önemli değil. Müşteriler 2010'lu yıllarda kendilerine ait dosyaları internet bulutundan indirebildikleri, revize edebildikleri ve hızla alıcılarına iletebildikleri sorunsuz bir ortamdan faydalanmayı istiyorlar. Ya da mobil olarak bilgisayarlarında yapabildikleri eğlence amaçlı aktiviteleri telefonlarında da / padlerinde de yapabilmeyi amaçlıyorlar.


2010 NY Morgan Stanley "İnternet Trendleri" Sunumu

31 Ocak 2012 Salı

Dikkat!!! P&G Dijital Pazarlamayı Keşfetti :)

Dün (30.01.2012) P&G CEO'su Robert Mcdonald tarafından yapılan açıklamaya göre, P&G 1.600'e yakın (aralarında yoğun olarak Pazarlama Yöneticileri bulunan) personeli işten çıkarmaya hazırlanıyor.

Şirketin aldığı bu karara gerekçe olarak; son iki yılda %24 arttırılan pazarlama bütçesine karşılık, satışların %6, cironun ise %4 artması ve online pazarlama modellerinin geleneksel pazarlama modellerinden çok daha maliyet tasarrufu getirmesi gösterilmekte.

CEO tarafından yapılan açıklamada Old Spice isimli ürünleri için yaptıkları dijital kampanyada dünya çapında 1.8 milyar görüntülenmeye ulaştıklarını, bunun hem göreceli minimum bir maliyete sahip olduğunu hem de diğer projeleri için örnek olması gerektiğini savundu.

---

Kaptanın Seyir Defteri :

Scotty yıl olmuş 2012. Şöyle bir etrafına baksan SEO'lar (Search Engine Optimization), SEM'ler (Search Engine Marketing), SMM'ler (Social Media Marketing) diye milletin kırıldığını görecekken, bunu dünya devinin görememesi aslında karar mekanizmasının gerçekten de büyüklerde ne kadar geç çalıştığını göstermekte. Ama bir çalışırsada aman diim, alır götürür pazarı...

Benim dediklerim bir şey değil aslında Scotty. Adamlar bu habere "P&G CEO'su Facebook Reklamlarının Mevcut Yollara Göre Bedava Gibi Göründüğünü Anlayınca Adam Çıkartmaya Başladı" diye başlık atmışlar...

Rekabette öne geçmek için tabiiki her yeniliğe hop diye atlamak gerekmiyor belki Scotty ama göz göre göre bariz avantajları yok saymak yarışta sonuncu olmaya açık bilet yaratıyor.

Görüşürüz...

27 Ocak 2012 Cuma

Türk Telekom AVIS Kampanyası Başlıyor

Türk Telekom müşterilerine ek faydalar yaratmaya devam ediyor...
AVIS ile 28 Ocak - 31 Mart tarihleri arasında başlatılacak kampanya sayesinde Türk Telekom bireysel müşterileri
ister günlük araç kiralamada tüm araç gruplarında anında %30 indirimden isterde aylık Ford Focus kiralamalarında 1.450 TL + KDV kampanya fiyatından faydalanabilmekteler.

Kampanyadan faydalanmak isteyen Türk Telekom müşterilerinin randevu numaraları ve kampanya şifreleri ile AVIS ofislerindeki yetkililere başvurmaları yeterlidir.

Müşteriler Türk Telekom AVIS kampanyası şifrelerini aşağıdaki yollardan diledikleri şekilde rahatça edinebilirler...

a.) Cep telefonlarından AVIS yazıp boşluk bırakarak başında 0 olmadan telefon numaralarını yazarak (örn: "AVIS 2121234567") 6616'ya, her operatörden standart bir SMS tarifesinden ücretlendirilen, SMS'lerini göndererek.

b.) Türk Telekom Çağrı Merkezi (444 1 444) arayarak önce kampanyalar için 5'i, sonra Marka İşbirlikleri Kampanyaları için 3'ü tuşlayarak müşteri temsilcilerinden.

c.) Tüm Türkiye'ye dağılmış Türk Telekom Ofis ve Bayii kanallarını ziyaret ederek.

AVIS üzerinden kiralama yapmak içinse AVIS Çağrı Merkezi (444 2 847) ya da web sitesi (www.avis.com.tr) kanalları kullanılabilir.

Müşterilerin unutmaması gereken en önemli nokta ödemelerini mutlaka AVIS ofislerinden yapmaları ve şifrelerini ödeme esnasında yetkililere bildirmeleri.

Kampanya ile ilgili her türlü sorununuzu Türk Telekom Müşteri İletişim noktalarına iletebileceğinizi unutmayın.

18 Ocak 2012 Çarşamba

Karşıyım Size SOPA ve PIPA!!!

"Ne diyorsun" de me Scotty!!! Sen de benim yanımda dur. Zira bu kendi dilimizdeki karşılığıda içeriğiyle birebir örtüşen SOPA ve yandaşı PIPA (tıpa diyesim geliyor ona da) eğer Amerikan Meclisinden geçerse önümüzdeki günlerde artık elimiz ayağımız kadar değerli olan internetimizde attığımız her adımda kafamıza bir SOPA ile vurulması çok rahat hale gelecek.

Nedir bu SOPA ve PIPA diyenler. SOPA = Stop Online Piracy Act = Çevrimiçi/İnternet Üzerinden Telif Hakkı Korsanlığını Durdurma Yasası, PIPA = Protect IP Act = Fikri Mülkiyetleri Koruma Yasası.

Her iki yasanın bir araya gelmesi ile ülkemizde daha önce bir takım sitelerde yaşanan DNS ile kilitlemenin yanı sıra kanunlara göre telif hakkı/fikri mülkiyeti izinsiz paylaştığı düşünülen sitelere link veren sitelerin erişimine ve sahiplerine çeşitli engeller, cezalar gündeme geliyor olacak. Hem de bu sadece ABD değil tüm dünyayı etkileyebilecek bir hale gelebilecek.

Şu anda Amazon, Wikipedia, Google, Facebook gibi günümüzün büyük içerik sağlayıcıları bu kanunların geçirilmemesi için farklı şekilde protestolar yapmakta ve destek toplamakta. Bu gece yarısından itibaren Wikipedia'nın ingilizce erişimi bir günlüğüne kapanacak. Google SOPA ve PIPA karşıtı e-imza toplama kampanyası yapıyor.

Hosting hizmetleri veren GoDaddy firmasının üst yöneticileri SOPA'yı desteklediklerini söyledikleri andan itibaren pek çok müşterileri farklı hizmet sağlayıcılara sitelerini taşımaya başladığında önce pek umursamayan üst yöneticiler, ardından kayıpların 100 binli rakamlara ulaşmasıyla fikirlerini değiştirerek SOPA'ya olan desteklerini Aralık sonunda geri çektiler.

Cloud Computing'in daha ancak emeklemeye başladığı günlerde, bedava erişilebilen Wikipedia, Google Map gibi bilgi kaynaklarını ortadan kaldırmaya çalışılması ne internet ne de türevi teknolojiler için hiç iyi bir haber değil. Yasa geçerse belki de en büyük zararı ISP'ler yükleniyor olacak. Zira içi boş bir internette kimse daha hızlı bağlanmak için yüksek tarifelerini aynı şekilde yatırmaya hevesli olmayacaktır. Daha abartılırsa sanırım üye sayısı ilk beşte olan ülkeler arasında yer aldığımız Facebook kullanıcıları direkt olarak ceza alma potansiyeli taşıyacaklarından belki de hiç internete girmeyeceklerdir. Tabii Facebook bir şekilde SOPA ve PIPA'ya karşı durabilirse.

Biz bize konuşursak Scotty, sınırsız bilgi şiarı ile bugünlere kadar gelmiş internet artık her türlü sansür ve cezaya açık hale gelebilir. Üstüne belki ben de bunları artık seninle konuşamam Scotty.

Her iki kanununda meclisten geçmemesi ümidiyle, Google'ın açmış olduğu SOPA karşıtı e-imza toplama kampanyasına katılmanızı rica ederim...


12 Ocak 2012 Perşembe

Google'ın En Büyük Cloud Computing Anlaşması


Google cloud servislerinin en büyük satışını hem de bir bankaya yaptı. Google ile sadece iç iletişim ve video konferans konularında anlaşma yapan BBVA (Banco Bilbao Vizcaya Argentaria) Avrupa kıtasının yedinci büyük finans kuruluşu.

BBVA Direktörü Carmen Herranz yaptığı açıklamada tüm müşteri bilgilerinin kendi veri merkezlerinde kalmaya devam edeceğini, Google ile yapılan anlaşma kapsamında sadece şirket personellerini tekrara dönen işlerden kurtarmaya odaklandıklarını belirtti. Herranz devamında aldıkları bu kararın giderek hızlanan sektörlerinde teknolojik yeniliklerin getirdiği avantajları değerlendirmek hedefli olduğunu belirtti.

Yaklaşık 40 ülkede faaliyette bulunan BBVA, bu anlaşma ile Google'a ait olan mail, takvim, doküman yönetimi, chat ve video konferans gibi uygulamaları tüm personelinin kullanımına sunacak. Anlaşmanın yapılmasının ardındaki en önemli faktörlerden birisinin de personel bilişim ihtiyaçlarının giderek daha fazla mobilleşmek zorunda olması gösterilmekte. BBVA CIO'su Jose Olalla artık internete bağlanabilen her aygıttan gerekli bilgiye ulaşabilmeleri sayesinde bu anlaşmanın şirketin bilgi yönetimi süreçlerini daha efektif bir hale getireceğini belirtti.

Google Avrupa Kurumsal Ürünler Müdürü Sebastian Marotte, Cloud Computing ürünlerini kullanan müşterilerine %50 ile %70 arasında değişen maliyet avantajları sağlaklarını söylerken, BBVA ile yaptıkları anlaşmanın bugüne kadar bu alanda yaptıkları en büyük satış anlaşması olduğunu belirtti. Ayrıca bunun bir banka olmasının ileride potansiyel müşterilerine de bir örnek teşkil edeceğini eklerken, şu anda BBVA tafında 7.000 kişilik bir pilot ekibinde testlerin başladığını belirtti.