5 Mayıs 2009 Salı

Nisan Mayıs Arası

Son zamanlarda yazamadım biliyorum. Bu arada Francis Bacon'ın Denemeleri'ni okudum. Bir yandan Alfred Weber'in Felsefe Tarihi'nde, Yeni Çağ Felsefesi'nden Francis Bacon ve Hume Devirleri'ne gelmişken diğer yandan da Arthur Schopenhauer'in İstenç ve Tasarım Olarak Dünya isimli çalışmasına göz atmaktaydım.

Ben bu kitapları okurken, yurdumuzun etrafında güvenlikten sorumlu olan askerlerimiz yine şehit oldular. Anneleri yine göz yaşlarına boğuldu, doğmamış çocukları babasız kaldı. Terörden nemalananlar ben kitap okurken daha çok rahatladılar. Ne de olsa onlara bakan yoktu. Orada burada çıkan ufak bir haberin ardından, televizyonlardaki bir iki ezik slogan, "şehitler ölmez" sesleri.

Pek çok diğer konuda olduğu gibi ne yazık ki terörde serbest piyasaya açık bir argüman. Uluslar arası arenada güçlü finansmanları, ulusal anlamda da buna ihtiyaç duyan kesimleri mevcut tüm dünyada. En basit silah ihalelerinin milyar dolarlar seviyesinden rakamlarla telaffuzu sanırım bunun bir başka kanıtı.

Yapacağımız nedir derseniz, en azından hakkımıza sahip çıkmaktır derim. Yani oy kullanma ve geri bildirim haklarımız. Yurt içinde ve yurt dışı basın odaklarında terör olayları, ekonomik gelişmeler ve siyasal hareketler konusunda 19. yy. sonu ve 20. yy. başı sırasında yaşanan danışıklı dövüşe taş çatlattıracak bir benzeşme, tek seslilik mevcut.

Sonuç, tarihsel geçmiş birliği olan ve kökeni Anadolu'da 10 yy.'lar kadar eskilere dayanan Türk ulusu, bugüne kadar kozmopolit bir yapıda iken yeni bir söylemle mikro ırkçılığa yönlendiriliyor. Biz Türkler, Türk değil, Laz, Kürt, Çerkez, birazda Türk ile daha pek çok ırktan oluşuyormuşuz. Peki bugüne kadar Atatürk Milliyetçiliği ile yaşayan bizlere neden şimdi "aaaa sen Türk değilsin ki" diyorlar? Atatürk "ne mutlu Türküm diyene" demiştir. Ne mutlu Türk doğana dememiştir. Ya da Türk değilim diyen kahrolsun dememiştir. Bir İngiliz ne kadar ben İngiliz'im deme hakkına sahipse bizim topraklarımızda yaşayan ve kendini Türk olarak niteleyen herkesde Türk'üm diyebilme hakkına sahiptir. Hele ki bizimle bu topraklar için kanını dökmüş Türk olmadığı söylenenler bu hakka daha da çok sahiptir.

Ama böyle olmuyor. Onun yerine terör uygulayanlar Meclis'e giriyor. Hapse girenler çıkartılıp Millet Meclisi'ne sokuluyor. 80'lerde sağ sol çatışması ile kırılan toplumumuzun genç aydınları, günümüzde laik, anti laik, faşist, demokrat, Türk, Kürt çatışmaları arasında bastırılıyor.

Sonucu tarih yazacak ve ne yazık ki bizler yaşayacağız. Ama tarih tekerrürden ibaretse sadece Yugoslavya gerçeği bizlere en müstehak son gibi göz kırpıyor AB kapısından.

Gelecek Mayıs'larda herkesin aynı kalitede eğitim alabildiği ve işsizlikle, terörün olmadığı bir Dünya olması dileğiyle...

Hiç yorum yok: